Hasım bir güç elinde Kıbrıs Türkiye’nin şakağına dayanmış bir tabanca gibidir. (Ali Fikret ATUN)
Kıbrıs düşman eline geçerse, Türkiye denizlere açılmaktan mahrum kalır -Fahri KORUTÜRK, Türkiye eski Cumhurbaşkanı.
Profesör Doktor Mustafa Necmi İLHAN, “bizim rahmetlilerden 2 numaranın adı Kutsi idi. Kutsi Kızıl saçlıydı. Benim oğlum Nihat Demirhan İLHAN, O da yine kızıl saçlı, aradan 40 yıldan fazla zaman geçtikten sonra torun sahibi olmasına rağmen babamın, benim oğlumu, halâ Kutsi diye sevdiğini hatırlıyorum.” derken 1924 yılında başlayan hayat yolculuğu nice acı dolu bir yaşam ve sabır ve de başarılarla devam eden naif insan Nihat generalim, 2016 yılında “53 yıllık hasret” ve evinin önündeki adlarına diktiği dört çam ağacından” Onların her sallanışında, rüzgâr onların kokusunu bana getiriyor” dediği Ankara’daki evinden Elazığ’daki şehitliğe “canlarının” yanında son buluyordu 92 yıllık yaşamı. Mekânları cennet olsun. Saygı ve minnet duygularımızla…
Onların intikamını alan kahramanlara saygıyla…
KIBRIS YAVRU VATAN Kıbrıs Türk halkının varoluş Savaşı ve Rauf Reis DENKTAŞ (Fuat AVCI, Zekai DOĞANAY, Ali Fikret ATUN komutanlarımızın mücadelelerine bakalım)
Doğu Akdeniz’de bulunan Kıbrıs Adası tarih boyunca pek çok güçlü devlet tarafından yönetildi. 16. yüzyıla kadar (1489-1571) Venedik yönetimi altında olan Kıbrıs Adası 1 Ağustos 1571 yılında 2. Selim döneminde, Lala Mustafa Paşa Serdarlığı altında 3’üncü Vezir Piyalepaşa tarafından fethedildi.
Osmanlı Devleti’nin 93 Harbi’nde (1877) Ruslara yenilmesi üzerine Kıbrıs’ta dengeler değişti. Osmanlı 1878 yılında Kıbrıs’ın idaresini yıllık 92.000 altın karşılığında, aynı zamanda destek almak amacıyla ‘İngiltere’ye verdi. Mülkiyeti Osmanlı Devleti’nde kalmak şartıyla …
Birinci Dünya Savaşı’nda yenilen tarafta bulunan Osmanlı’nın durumu Kıbrıs’ı da etkiledi. İngiltere 5 Kasım 1914’te adayı İlhak ettiğini açıkladı. Lozan Barış Antlaşması ile (Kıbrıslı Türklerin varlığı korunmak şartıyla ) Kıbrıs İngilizlerin kontrolüne bırakıldı.
Adanın kaderi 1959 yılında yeniden değişti. Türk ve Rum halklarının yöneteceği Kıbrıs devleti kuruldu. Hatırlanacağı üzere 1959-1960 yıllarında Türkiye’ İngiltere, Yunanistan, Kıbrıs Türk ve Rum toplum liderleri arasında imza altına alınan ve Kıbrıs sorununu çözüme kavuşturan Zürich- Londra antlaşmaları ile Garanti ve İttifak antlaşmaları, Kıbrıs’ta Türk ve Rum toplumlarını güvence altına alırken, aynı zamanda garantör ülkelere (Türkiye, İngiltere, Yunanistan) Kıbrıs’ta Türk ve Rum toplumlarının eşit siyasi haklarına ve ortaklığına dayalı olarak kurulan siyasi yapının ve Doğu Akdeniz’de kurulan Türk -Yunan dengesinin korunması için yükümlülükler yüklemiştir. Özetle denilebilir ki 1960’da Kıbrıs Cumhuriyeti kurulurken Adadaki Türk varlığının güvence altına alınması ve Doğu Akdeniz’de Türk -Yunan dengesinin korunması faktörleri hayati rol oynamıştır. Bu nedenle Türkiye Kıbrıs’tan gerek kendi ulusal güvenliğine ve gerekse Türk halkının varlığına yönelik tehditlere karşı çok duyarlıdır.
Kıbrıs’ın Türkiye için taşıdığı jeopolitik ve jeo stratejik önemini; bir toprak parçasının stratejik değeri: kaybedildiği takdirde düşmanın olanak ve yeteneklerini ne ölçüde arttıracağı ile ölçülür. Düşman buradan başlayarak geleceğe dönük bir dizi harekete girişebilir. Söz konusu stratejik mevkii kaybeden dost kuvvetlerin savunma gücü, hasmın bu mevkiden yapacağı girişimler karşısında önemli ölçüde azalır.( Robert J. Art,Kenneth N. Walte, The use ofForce .)
Kıbrıs Batı Asya’nın kilididir (Disrael- İngiltere eski Başbakanı)
Stratejik önemi, petrol taşımasını koruyacak tesisler açısından önemlidir. (Anthony Aden- İngiltere Dışişleri Bakanı)
Kıbrıs; İngiltere, ABD ve Avrupa’nın bir” casus ve askeri üssü” görünümündedir.
- Zekai DOĞANAY, Ali Fikret ATUN’a göre; Türkiye’nin hayati önem taşıyan ve kalpgâhı durumunda olan bölgeleri (Kıbrıs, İskenderun, Diyarbakır, Van) her ne pahasına olursa olsun elde bulundurulmalıdır.
Rum- Yunan ikilisinin 1821’den beri, Kıbrıs’ta sürdürdüğü Enosis mücadelesi dikkatle incelendiğinde, Yunanistan’ın desteğinde Kıbrıs Rumlarının hedeflerine ulaşabilmek için periklas stratejisini uyguladıklarını, Sırtlarını batılı büyük devletlerin verecekleri geleneksel tarihi desteğe ve sağlayacakları yardımlara dayandıklarını açıkça görmek mümkündür. Kısaca Rum -Yunan ikilisi, Kıbrıs’ı Yunanistan’a İlhak etmek için, bugün hâlâ yukarıda İzah edilen karakter dokularını oluşturan bütün özelliklerini kullanmaktadırlar. Kısaca adada yaşayan Türk halkı Rumların Kıbrıs’ı Yunanistan’a ilhak etmelerine her zaman her yerde şiddetle karşı çıkmışlardır.
Şimdi bu mücadelenin içerisinde olan bir kahraman (oğlu Harbiyeli arkadaşım olmasından gurur duyduğum) bir büyüğümüzden bahsetmek istiyorum. Ali Fikret ATUN emekli tüm general.
Magosa kazası bucağında, Beşparmak Dağları üzerindeki Kantara Kalesinin güneyinde Ergazi (eski ismi Ovgoroz) köyünde 12 Mart 1934 yılında doğan ilköğrenimini köyde, ortaokul öğrenimini Magosa’da ve lise öğrenimini Lefkoşa’da yatılı olarak Türk lisesinde gören, Lefkoşa Türk Lisesi’nde öğrenim yıllarını Türklüğü ile gurur duyan Kıbrıs Türk halkının Atatürkçülük ve milliyetçilik duygularının doruğa ulaştığı bir ortamda geçiren büyüğümüz, bir gün bir derginin kapağında; bir “Türk Bayrağı altında bir aslan ile genç bir teğmenin” resmini görür. Resmin altında “İki aslan bir arada” ibaresinin olduğu bu derginin kapak resminden etkilenir ve o sene liseden mezun olduktan sonra, Türkiye’de Kara Harp Okuluna girme planları yapar. İngiltere Kraliyet Hava Harp Okulu’na girmesi kendisine tavsiye edilir. Ali Fikret ATUN bunu reddeder ve Türkiye’de Kara Harp Okulu’nda 2 yıllık eğitimini müteakip Topçu subayı olarak mezun olur. Polatlı’da Subay Temel kursuna katılır. Ankara’da bulunduğu süre içerisinde Kıbrıs Türkü öğrencilerin kendisiyle sürekli irtibat halinde olması ve Kıbrıs sevdasıyla; Makarios’un kaba kuvvet kullanarak 21 Aralık 1963’te Kıbrıs Cumhuriyetini ele geçirmek ve Türklerin Adadaki varlıklarına son vermek üzere Kıbrıs Türk halkına karşı silahlı saldırılara başladığında, evli 5 yaşında erkek çocuğu ve yeni doğmuş bir kızı olan Ali Fikret’in, Deniz Kuvvetleri’ne bağlı Onaran adlı destek gemisi ile “ben Türkiye’ye gidip Kara Harp Okuluna gireceğim ve bir gün bu Ada’ya silahım elimde geleceğim” sözleri gerçek oluyordu. Bundan sonraki bölümü Kıbrıs Türk halkının varoluş Savaşı ve Rauf DENKTAŞ adlı kitapta detayıyla öğrenmek mümkün. Görev yaptığı süre içerisinde bir Türk subayına yakışır vakar ve ciddiyetle, canını hiçe sayarak Kıbrıs Türk halkının özgürlüğü için mücadele eden Ali Fikret, bölgede Cenk adıyla tanınmaktadır. Aklında hep Mehmet Emin YURDAKUL’un
YA GAZİ OL YA ŞEHİT şiiri vardır.
Hadi yavrum ben seni bugün için doğurdum
Hamurunu yiğitlik duygusuyla yoğurdum
Türk evladı odur ki yurdu olan toprağı
Ana ırzı bilerek yad ayağı bastırmaz
Bir yabancı bayrağı, ezan sesi duyulan
Hiçbir yere astırmaz.
Git evladım yıllarca ben oğulsuz kalayım
Şu yaralı bağrıma kara taşlar çalayım
Hadi yavrum hadi git ya gazi ol ya şehit
Hadi yavrum köyüne nişanlına veda et
Sabanını tarlanı her şeyini feda et
O silaha sarıl ki böyle bir günde bir erkek
Bir dualı demirden başka bir şey kullanmaz
Bunu tutan bir bilek köleliğin
Uğursuz zincirine uzanmaz
Git evladım yıllarca ben oğulsuz kalayım
Şu yaralı bağrıma kara taşlar çalayım
Hadi yavrum hadi git ya gazi ol ya şehit
Hadi yavrum kendine sen de yiğit er dedir
Büyüdüğün gaziler ocağına can getir
O cenkleri kazan ki senin büyük Türk adın
Yedi İklim dört bucak içerisine ün salsın
Beş yüz yıllık ecdadın kabirlerde titreyen kemikleri öç alsın
Git evladım yıllarca ben oğulsuz kalayım
Şu yaralı bağrıma kara taşlar çalayım.
Hadi yavrum hadi git ya gazi ol ya şehit
Hadi yavrum bugün de dertli ninen ağlasın
Ayrılığın oduyla yüreğini dağlasın
O yaşları saçsın ki senin aslan göğsünde
Benim kanlı gözyaşım düşman için kin olsun
Kara yerin yüzünde ayağının bastığı
Dağlar beller leş olsun.
Erenköy Cenk grubundaki görevini Üstün başarıyla ifa eden Ali Fikret ATUN; insanoğlunun tahammül sınırlarını zorlayan birçok değişik olay yaşamış ve yorulmuştu Erenköy savunmasının üzerinden geçen bir yıllık süre sonunda, bağlı olduğu komutanlık; Bayraktar Kıbrıs Türk Kuvvetleri Alayı ile temasa geçerek daha önce alayda görev yapmış piyade Yüzbaşı Zekai DOĞANAY adı ile bir hüviyet cüzdanı ile bir Adadan çıkış belgesi düzenlenmişti adına. Yüzbaşı üniforması ile adına düzenlenmiş bu belgelerle güvenli bir şekilde Adadan ayrılmıştı Komutanımız.
Bizden ona SELAM, SAYGI VE MİNNET… (Devam Edecek)