Telefonunuzda bir dıııt sesi ve ekranda beliren bir ileti…
… bayramınız kutlu olsun…
Hiçbir hisse tercüman olmayan sadece yasak savar birkaç sözcük…
Ahizenin diğer ucundan duyulacak tanıdık sese hasret kaldığımız yıllar. Kanıksadığımız…
Geleneksel bayramların, tüketim harcamalarına kurban edildiği ve üstü kapalı aile bağları, arkadaşlık ve dostlukların bilinçli zayıflatıldığı yeni bayramlar…
BU BAYRAMDA EVDE YOKUZ…
CUMAYA GİTTİM, KAPALIYIZ… Der gibi.
Baba tepki gösterirse annenin, anne tepki gösterirse babanın; “çocuklar bir tatili hak ettiler, çok çalıştılar biraz dinlensinler” diyerek içleri kan ağlasa da savunmacılıkları.
Her şeyin anlamsızlaştığı günümüzde bayramlar da artık eskisi gibi değil…
Günler öncesinden bayramın önemine binaen satılan kartpostalların tedariki ve tebrik gönderilecek kişi listesinin hazırlanması…
Şimdi tüm dünyayı bünyesinde barındıran “cep telefonunu göster”ci dayıların görmekten haz aldıkları pahalı cihazlar…
Hızlı birkaç parmak dokunuşuyla saniyeler içinde hedefine ulaşan iletiler…
… bayramınız kutlu olsun…
Kıvrık boynuzlu koç kartpostalının arkasında kaleminden beyaz kâğıda dökülen hisler…
Kes yapıştır veya kopyala gönderlerle aynı olur mu?
Başkasının duygu ve düşüncelerini kendi düşünceleriymiş gibi karşıya aktarmak…
Kısaca intihal…
Ama günümüz kimi akademisyenlerinin (çoğunu tenzih ederim) moda akımı…
Kısaca kolaycılık…
Tüm bu eleştirel hususlara rağmen bayramlar güzel demek istiyorum, istiyorum da…
Küçükbaş kurbanlık 5000 – 12.000,
Büyükbaş kurbanlık 70.000 – 120.000 ve üstü,
Kıyma çekimi kilo başı 10 TL,
Bu arada deri ve et paylaşımında rekabet…
“Sosyal yardımlaşmanın bir türü olan kurban, İslam terminolojisinde infak (yoksula ve yoksuna yardım, sahip olunandan başkalarına pay çıkarma) denen ve Kur’an’da altı sık sık çizilen paylaşmanın çok geniş çerçevesi içinde yer alan bir yardımlaşma şeklidir.
Kurban bir araçtır (vesile), amaç “maksat” infaktır.
Hac suresi 36-37. Ayetlerde, kurbanlık hayvanların etleri de kanları da asla Allah’a ulaşmaz, Allah’a sizin takvanız (tanrısal iradeye ters düşmekten sakınmanız) ulaşır.” Yaşar Nuri ÖZTÜRK
Bu esaslar göz ardı edilerek kıyasıya bir rekabet… Adına yardımlaşma dediğimiz…
Allah’ın hoşnutluğuna vesile olan kurban, tüm ibadetlerin ortak adı olarak değerlendirilmelidir. Bu sebeple yoksula kurban eti vermek yerine acil bir ihtiyacını karşılayacak katkıda bulunmak Kur’an’a göre daha üstün bir “kurban” olacaktır kanaatimce…
Tabii ki bu konuda İslam düşünürlerinin kanaatleri ve kurban hükümleri esas olmalıdır. Ben bu konuda yorum ehliyetine sahip değilim…
Fakat; “oku” emrinden hareketle Bakara Suresi 2. Ayet; (O) takvaa sahipleri için doğru yolun ta kendisidir. İşte bu, (O) kitabdır ki onda şüphe yoktur ve Sad Suresi 29. Ayet; Bu Kur’an ayetlerini düşünenler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. Mealinden hareketle düşünen ve akıl yürütme ehliyetine sahip biri olarak;
Hz. Adem’in oğulları Habil ve Kabil’e ithaf edilip, Hz. İbrahim’in oğlu İsmail ile diyaloğuyla günümüze kadar gelen kurban ritüelinin yerine getirilebilmesi için olmazsa olmaz şartlarından birisi de;
Akıl sağlığı yerinde, bluğa ermiş (ergen olmuş), dinen zengin sayılacak kadar mal varlığına sahip ve mukim olan her Müslümanın görevidir.
Kurban kesecek kişinin borçları ve temel ihtiyaçları dışında 80.18 gram (20 miskal) altına ya da 200 dirhem yani 640 gram gümüşe veya bunların değerinde para veya mala sahip olmalıdır. (Altının gramı bugün itibariyle 1630 TL’dir).
Oysa bugün kurban kesme yarışında olanların büyük bir kısmı borçlanarak, kredi kartına taksit yaptırarak kurban kesme gayreti içerisinde olup, bayram sonrası bir müddet ödeme güçlüğü çekmektedirler.
Dağıtımı esas olan kurban etinin 1/3 fakirlere, 1/3’ü komşu ve akrabalara ve kalan 1/3’ü de aileye ayrılmalıdır uygulamasının da artık tarihe karıştığını gözlemlemekteyiz…
Zira çok azı fakir ve fukaraya, az bir kısmı kurban eti kavurması olarak misafirlere ve büyük bölümü ise kıyma ve parça et olarak buzdolabı ve soğuk hava dolabına…
Yani “kurbanın kanı dışarı, eti içeri”…
Bir de tarikat ve cemaatler aracılığıyla kurban eti ve yardımların sorgulayamadığımız akıbetleri…
Çocuktum… Ufacıktım… diye başlamak istediğim eski bayramları anlatmaya da hulkum (yüreğim) daraldığı için gücüm yetmiyor.
Yine de değinmeden geçemeyeceğim.
“Gurban olam (aşırı sevgi ve hayranlık manasında), deden gurbanlığ almış get bağ bağam…
Süsle… Tüylerini temizle… İncitme… Suyunu yemini ver he… Gadan alam…” deyip sorumluluğunu sana yükledikleri koç ile aranda kısa zamanda duygusal bir bağ oluşur…
Bayram sabahı kesilecek hayvan için seni rahatlatmak adına,
“Bili misin ahirette bu koç seni sırtına alıp Sırat Köprüsü’nden geçirecek” denilip kurban kanının bir parmak ucuyla alnına sürülmesi de cabası…
Kavurma, börek ve sarmadan oluşan bayram tabağının tüm evlerde eksiksiz, hiçbir çocuğun yatağa aç girmediği ve mutlulukları yüzlerinden okunan güzel insanların uzanan çatal ve bıçak ışıltılarında…
GÜZEL YURDUMUN GÜZEL İNSANLARI
DİLERİM BAYRAMIMIZ KUTLU (MÜBAREK) OLMUŞTUR.