YAVUZ GEZER

Dünü toprağa gömmezseniz, Yarınlarınız çiçek açmaz. La Edri

Bazen Güneş sıcaklığındaki gülüşün aniden bulutlar arkasında kalmışçasına gölgelenir…

Bakarsın fakat göremezsin. Öylesine uzak ve karanlıktır ki baktığın yer.

Adım atmaya takatin kalmaz, soluk almakta zorlanırsın.

Çınarı andıran duruşun, suya hasret söğüt dalları gibi eğilir birden…

Konuşmak için açtığında ağzını, kelimeler boğazında düğümlenir.

“Nasılsın? Diye bir ses duyarsın.

Belli belirsiz dökülür heceler ağzından.

“TIPŞOR GİBİYİM”

Göz alabildiğine uzanan, yemyeşil tarlalar arasında, ağaç dallarından yapılmış bir sayeban…

Biz ona “hayma” deriz.

Bostan tarlasını beklerken oturduğumuz iki katlı, üç tarafı ağaç dalları ve yapraklarla örülü, önü açık çatma.

Alt katı sıkıştırılmış toprak, onun üzerinde yatağın konduğu ağaç dallarından yapılmış kerevet. Onun da üstü su sızdırmayacak şekilde dallar ve yapraklarla örülmüş dam çatı.

Elazığ’da bağrı bütün kavun, çok tatlı kokulu “Düvlek– Muz Kavunu”, ince kabuklu, yerli köy karpuzu “Gülle”, siyah iri çekirdekli yerli köy karpuzu çok ince kabuklu ve “İri Alaca” yerli karpuz ve “Beyaz Köy Karpuzu” dışı beyaz içi kan kırmızı…

İsimlerini saydığım bu çeşitlerin altmış dokuz türü bostanlarda yetiştirilir biz haymalarda onlara koruculuk yapardık. Tabii öncelikle bostanın oluşturulması gerekirdi. Kavun ve karpuz çekirdekleri ıslatılarak gübre ile karıştırılmış toprak kabartılır, çekirdekler içine serpiştirilir ve üzeri beş santimetre toprakla kapatılırdı hafif can suyu verilerek.

Karpuz dikimi mutlaka sabah erken saatlerde yapılırdı.

Kavun ve karpuzların fidelerinin gelişimi ve çiçeklenmesini kontrol edersin zaman zaman.

Aralarına serpiştirdiğin domates fideleri ve tarlanın küçük bir bölümünde ise soğan tarhlarındaki gelişimi de.

Kavun ve karpuz, kelek ve şelekleri büyümeye başladığında nöbet zamanı gelmiştir artık. Sürgün ve fidelere basmadan karpuz altları toprakla desteklenir, azot ve potasyumlu gübre sürgünler sonrası verilir. Yapraklar sıkça kontrol edilir. Küllenmeye karşı mutlaka ilaçlanır. En çok parfüm kokulu küçük kavunlar ilgi odağı olurdu. Biz onlara “şamama” derdik. Bu kadar özen gösterilen bostanlardaki kavun ve karpuzlar, traktör römorklarında ve özellikle hayvan üzerinde taşınırken de aynı hassasiyet gösterilirdi. Mutlaka karpuz altlarına ve sıra aralarına otlarla destek yapılırdı.

Bu hayvan heybelerinde taşınanlarda oldukça önem arz etmektedir.

Özellikle; eşek üzerinde çift tarafı heybelere özenle yerleştirilen karpuzların arası otla desteklenir ki karpuzlar birbirleri ile temas etmesinler. Bu yapılmazsa karpuzlar baskıya maruz kalır, hayvanın adımları arasındaki salınım sonucu içten ezilmeye başlar ve kayarak yere düştüğüne parçalanır. Görüntüsünü kaybetmiş karpuz ezik parçalar halinde etrafa saçılır.

Oysa Güneş altında dışı buharlaşmaya başlayan, içi soğuk ve serinletici karpuz bir yumruk darbesiyle ikiye ayrılır. Orta kısmı afiyetle yenirken, dış kısmı kuşların ve hayvanların payı olarak ayrılır.

“Dede, eşekten düşen karpuz nedir?” diye soran torununa verdiği “TIPŞOR” cevabı bunda yatmaktadır.

Son üç aydır TIPŞOR gibiyiz. Her taraftan baskıya maruz kalmış, bu baskıyı karşılayacak argümanları olmayan insanlar gibi…

Kalın sağlıcakla…

Dünü toprağa gömmezseniz, Yarınlarınız çiçek açmaz. La Edri

Giriş Yap

Yeni Nesil Medya Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin