YAVUZ GEZER

Dedem Atlas

Asım’ın nesli diyordum ya… nesilmiş gerçek;

Bundan önceki “Emekli” yazımda içeride sancıdan gözlerine kan oturmuş anne adayı, dışarıda koridoru arşınlayan baba. Endişeli… Dünyaya gelecek CAN’ı beklerken demiştim. Endişe ile bekleyen sadece baba mı? Anneanne, babaanne, hala, dayı ve dedeler…  İşte o dedelerden biri olan ben, torunum ATLAS’IM doğduğu andan itibaren kulağına ezan okuduğumda, “Dedem” yerine koyarak, ona hep “Dedem” diye hitap ettim. O bu hitabı hak ettiği için…

Tarihimizde muhteşem olayların cereyan ettiği Mart ayının, 2024 yılı …

Tüm İslam aleminin mübarek addettiği Ramazan 11 Mart’ta eda edilmeye başlandı. Yalnızca Ramazan-ı Şerif mi? 12 Mart 2024 Vatan şairimiz Mehmet Akif Ersoy Bey’in 41 mısralık İstiklal Marşı şiirinin kabul edildiğinin 103’üncü yılı… (12 Mart 1921)

Vatanın bağımsızlık mücadelesinin eşsiz kahramanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Harp okuluna 1283 nosu ile kayıt oluşunun 125’inci yılı (13 Mart 1899)

Ve muhteşem Deniz Zaferi’nin 109’uncu yıl (18 Mart 1915).

“ÇANAKKALE!..”

Merhum Akif’in “Bir hilal uğruna Ya Rabb! Ne güneşler batıyor?!..” dediği.

Bin yıl İslam’ın bayraktarı olmuş Türk milletinin, bütün “akvam-ı beşerce, insanlık kavimlerince” imha edilmek istendiği bir coğrafyada, kıyamete kadar var olma inanç ve iradesini bir kere daha ifade ve ilan etmesinin benzersiz destanının adıdır Çanakkale!..

“ÇANAKKALE!..”

“ad” olmuştur   bir destana !..

O sadece bir coğrafyanın, bir şehrin adı değildir zira… (Salih CERİT)

Muharebenin asalet destanını yazan muhariplerin, ebedi istirahatgahlarının abideleştiği …(cennet mekan ) Sanat güneşimiz Zeki MÜREN’in abideye katkılarını tarihin akışı içinde; vatan evlatlarımızın ötekileştirmeden, hakikati öğrenmeleri ve ön yargıyla hareket etmemeleri için (sattığı 25 evin parası, iptal ettiği sözleşmeleri sonrası Anadolu turnesine çıkarak tüm kazandıklarını abide yapımına bağışladığı ve arkadaşları ile tanıdıklarından topladığı bağışları da bu abidenin yapımı için teslim ettiği …) bilinsin istedim.

Kılık-kıyafetine, söylemlerine, etnik kökenine vb. bakarak yargıladıklarımız.

Başörtülü, türbanlı ve sakallı ise; laiklik ve ATATÜRK düşmanı…

Topsakal, başı açık, kulağı küpeli ise; din karşıtı, deist ya da ateist…

Hilal ve badem bıyıklı ise Vatansever, pos bıyıklıysa devrimci diye nitelendirdiklerimiz…

Konuşmaya başladıklarında ön yargılarımızı yıkan söylemleri ile bizleri utandırırlar. Tabii ki utanmasını bilenler için bu sözüm. Kendi suçlu dünyasını, başkasını suçlayarak aklamak çabasında olanları hariç tutuyorum.

Bu minvalde “ASIM’ın NESLİ” olmasını umduğum;

“Baba”

“Evet oğlum ”

“Camiye gitmem gerek.”

Hafif bir tereddüt ve anne-babasının yüzlerindeki hayretle karışık tebessüm…  Karma aşı olan Atlas’ın, sağlık ocağının üst katındaki camiye gitmek istemesindeki gizemi çözme sorgulaması.

 

“Neden oğlum? Camiye gitmek istiyorsun.”

“Hocaya soru sormam gerek.”

“Ne soracaksın? Güzel oğlum.”

“Allahu Ekber, dedikten sonra neden kayboluyor”

Bunun üzerine babası (oğlum) ile Atlas sağlık ocağından çıktıktan sonra caminin yolunu tutarlar. Camide hoca yoktur, cemaatten içeride olanlar Atlas’ı görünce sevgiyle yaklaşırlar. Atlas, “hocayı görmem gerek” der ve hocanın orada olmadığı kendisine izah edilince; “Baba telefonunu al, mutlaka görüşmem gerek” der ve babasından hoca ile görüştürüleceği sözünü aldıktan sonra caminin içini dolaşır. Minbere çıkar, mihrabın orada bir müddet oyalanır. Büyüklerimizin dediği gibi “Camii içindeki en güzel ses, çocukların neşeli kahkahalarıdır, bırakın çocuklar camide mutlu olsunlar ki birlik ve beraberlikleri, merhametleri pekişsin. Sevgiyle sarmaladıkları dostlukları, su sızmayacak saf (omuz omuza) bütünlüğünde olsun. Merhamet yoldaşları olsun. “KİNDAR OLMASINLAR”.

Atlas’ın tavrı bana anlatıldığında; henüz iki yaşlarındayken; ATATÜRK’ün resmini gördüğünde “ATA” deyip resme eliyle dokunup avucunu öpmesi, bayrak gördüğünde dalgalandığını el işaretleriyle anlatması, ezan sesini duyduğunda sessizleşip “LA İLAHE İLLALLAH” sesiyle birlikte, iki elini birleştirip “AMİN” demesi ve ellerini yüzüne sürmesi sahneleri gözümün önüne geldi…

Bize her geldiğinde balkona çıkıp uzaktaki bayrağı ve bayrağın fon oluşturduğu camiyi mutlaka dakikalarca seyreder…

“NEDEN?” diye sorgulamaya başladığı günden beri…

Sevmeyi, insan olmayı, karakterli, ahlaklı, kişilikli olmayı öğreteceğiz ona ebeveynleri olarak…

Tıpkı “ASIM’ın NESLİ” gibi.

“ASIM’ın NESLİ” derken; Asım, Akif’in babasının talebelerinden Köse İmamın oğlu olarak tanınır.  Aynı zamanda, inancıyla yoğrulmuş Türk gençliğinin Sembol ismi olarak ele alındığı bayrağı taşıyacak onurlu nesildir.

İman, irfan, fazilet ve bilgi ile donanmış; karakterli, ahlaklı, kişilikli; Vatanına, milletine ve dinine sahip çıkan dahası bunları yüceltmek için tüm imkânları seferber eden bir gençliktir ASIM’ın NESLİ

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Var Ya… (Varya)

Emekli…

Sevda…

Peynir Heç’e Çıktı

Zümrüd-ü Anka – II

Yazarın Tüm Makaleleri

 

Dedem Atlas

Giriş Yap

Yeni Nesil Medya Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin