Kelebek gibi uçar, arı gibi sokarım.
Muhammed Ali CLAY
Cumhuriyet haftası Filistin mezalimini telin dolayısıyla gölgelenmesine rağmen halkın coşkusuna ket vuramadı.
Bayraklarla süslenen evlerden, bayraklarıyla sokaktaki coşkuya bir nehrin kolları gibi aktı güzel insanlar. Güzelleştirdiler halayı, horonu, zeybeği, çayda çırayı… Kenetlenen elleri ve omuzlara atılan kollarıyla…
Gelincik tarlasını andıran kırmızı beyaz kıyafetleriyle. Sadece kırmızı – beyaz mı? Bir de bordo – beyaz memleket sevdalıları. Gakkolar, bacılar…
Elazığ’dakileri bilmem! Elazığ’dan gelenlerle İstanbul’daki Elazığ sevdalıları. Buluştular Yenikapı Etkinlik Alanı’nda. Sarıldılar ve ilçe stantlarında sohbet ettiler ELFED’in sayın yönetici ve üyelerinin gayret ve çabalarıyla ve de İBB’nin değerli personelinin katkılarıyla…
TEŞEKKÜR – TEŞEKKÜR – TEŞEKKÜR hepinize temizlik işçilerinden park görevlilerine…
Saygıdeğer ELFED yöneticisinin sözleri çok anlamlıydı “Biz Cumhuriyet çocuğuyuz; kalbimiz ATATÜRK sevgisiyle dolu, kimse bunu söküp atamaz.”
Söküp atılamayacağını kırmızı – beyaz kıyafetli hanımefendi ve gençlerin duruşundan ve de bakışlarından anlamak için müneccim olmaya gerek yoktu.
Hutbelerde aziz hatıralarına rahmet okunmaktan kaçınılan “Büyük zaferin ve kurucu iradenin her neferine” defalarca teşekkür eden sanatsal organizatör Mehmet DEMİRBAĞ, kıymetli sanatçı zarif hanımefendi Adile KURT KARATEPE, Elazığ’ın efsunlu sesleri Adnan ÇİLESİZ, Hasan ÖZTÜRK, Zülfü DEMİRTAŞ ve Gürkan SORAN burada adını sayamadığım tüm sanatçılara ve de ELFED Başkanı Kazım Gökhan ELGİN’e…
Bir de 1923 mum ile geceyi güzelleştiren ay – yıldız koreografisini hazırlayanlara ve bizzat katılarak bu muhteşem gösteriyi sunanlara…
Unutmadan bir okuyucumun “Elazığ’daki tanıtım panolarında belediye başkanı resimlerinin ağırlıklı olduğu ve bu anlamlı haftada ATATÜRK’e çok az yer verildiği hususunu belirtmenin yükümlülüğüyle bilinmeli ki kamu görevlilerinin an itibariyle bulundukları konum Cumhuriyet, ATATÜRK ve onun silah arkadaşlarının sayesindedir”.
Bir teşekkür de Elazığspor’un geçmişteki efsane (şampiyon) kadrosunun Cumhuriyet’in 100. Yılı nedeniyle İstanbul buluşmasının mimarı Necati ERDEM ve sponsoru eski milletvekili Ali ÖZCAN beyefendilere, sunuculuğunu yapan Gürkan ÖZENSOY kardeşime…
Türk futbolunun efsanelerinden Ogün ALTIPARMAK, Hayri Baba (ÜLGEN), Hıdır Bilek, Mehmet EKŞİ ve Ulvi GÜVENEROĞLU’na…
Kaleci Orhan, Ahmet (sahtekar), Celal, İlhan, Sabahattin, Arap Yaşar, Rodi Yavuz, Hakan ESEN, Mehmet – Ahmet ÇETİN (Kakuç kardeşler), kaleci Ali’ye, Zeki KAVAS, Hıdır EKŞİ, Vedat KEKE, Ümit kardeşlerime ve adını yazamadıklarım (aflarına sığınarak) iyi ki varlar ve iyi ki geceyi şereflendirdiler diyorum.
Tabii ki geceyi varlıklarıyla onurlandıran hanımefendiler – beyefendiler selam sizlere, saygı sizlere…
Cumhuriyet Kupası’nın Arabistan’da oynanacağı hususunu önümüzdeki haftaki yazımda Suudi zihniyetinin ve 23 Eylül itibariyle başlayan kuruluş kutlamalarının içeriğini ve 1912 Balkan Harbi’nden itibaren 1. Dünya Savaşı ve Milli Mücadelede şehit olan sporcularımızın aziz hatıralarını anlatacağım bir yazı ile karşınızda olacağım.
Spor ve sporculardan bahsetmişken, tarihin en büyük sporcularından kendisini sorgulayan ve meraklı bir kişilik, vicdanlı ve zeki bir adam Muhammed Ali CLAY’in sorgulayıcı bir o kadar da anlamlı konuşmasını size aktarmak istiyorum. Bugünkü olayları da değerlendirerek, geçmiş dönem savaş ortamından sonraki söz ve düşünceleri.
“İyiye doğru kısmen bir gidiş var, ama pazar günleri kiliseye her gittiğimde merak ederdim. Ben sadece bir boksör değilim, çok kitap okuyorum, çalışıyorum ve çok soru soruyorum. Diğer ülkelere gidiyorum, diğer insanların yaptıklarını izliyorum ve öğreniyorum. Anneme, “anne neden her şey beyaz?” diye soruyorum. Neden Hz. İsa beyaz? Neden sarı saçlı ve mavi gözlü? Diyorum. Neden havarileri hep beyaz adamlar? Melekler hep beyaz? Meryem ana beyaz hatta melekler.
Anne, biz de ölünce cennete gidecek miyiz? Diye sorardım. O da doğal olarak “Tabi gideceğiz” derdi. Çekilen fotoğraflarda neden siyah melek yok diye sorardım. Cennette hem beyaz hem siyah varsa siyah melekler ve siyah olanlar mutfakta süt ve bal mı hazırlıyorlar? Hep merak ederdim. Neden cennete gitmek için ölmeyi beklemek zorundaydım? Şu anda güzel arabalarımız, çok paramız ve güzel evimiz var. Anneme, “Anne ben süt ve bal istemiyorum” derdim. “Ben biftek seviyorum, süt ve bal beni müshil yapıyor” derdim. Orada yeteri kadar tuvalet var mı diye sorardım. Neyse, hep “Neden?” diye sorardım.
Tarzan’ın Afrika ormanlarının kralı olduğunu biliyorsunuz. Afrika’daydı ama beyazdı. Bu beyaz adamın oradan oraya bebek bezi elbisesiyle salındığını görüyorum.
Tüm Afrikalıları dövüyor, onların çenelerini kırıyor. Bu Tarzan geliyor ve hayvanlarla konuşuyor. Ve Afrikalılar yüzyıllardır orada yaşıyorlar ama hayvanlarla konuşamıyorlar. Tarzan onlarla konuşabiliyor. Neden Amerika güzeli Miss America’nın hep beyaz olduğunu merak ediyordum. Amerika’da güneşte bronzlaşmış güzel ve sıkı vücutlu kadınlar hep beyaz? Dünya güzeli hep beyaz. Kâinat güzeli hep beyaz. Neden?
“Beyaz Saray purosu” diye bir şey var “Beyaz kuğu” sabunu var, “Kral beyazı” sabun var. “Beyaz bulut” kâğıt peçetesi var. Beyaz Yağmur alanları var. Beyaz Tony parke cilası var.
Her şey beyazdı; melek pastası beyazdı. Şeytanın pastası çikolatalı pastaydı…
Onu hep merak etmişimdir, biliyorsun Başkan Beyaz Saray’da yaşıyor. Mary’nin kar beyazı kuzusu vardı. Kar da beyazdı. Her şey beyazdı. Güneş ve bulutlar beyazdı. Ve kötü olan her şey siyahtı. Çirkin kaz siyahtı. Siyah kedi kötülüğün işaretiydi.
Birisini tehdit etmek veya şantaj yapmak ona “Kara mektup (black mail)” göndermek demekti.
Annem beyaz bir mektup getirtti. Onlar da bana yalan söyledi. Hep meraklıydım.
Tabii böylece bir şeylerin yanlış olduğunu anladım. İtalya’da Roma’da Olimpiyat madalyası kazandım. Olimpiyat şampiyonu oldum. Rus sağımda, Polonyalı solumda tam da buradaydı (kolunu işaret ediyor). Polonya komünist bir ülke mi? Evet. Amerika’yı tehdit eden düşmanlarımız olduğu söylenen ülkeleri yeniyorum. Ve Amerikan bayrağı yükseldi Amerika için yeni bir zafer. Altın madalyamı aldım, önemli bir şey başardığımı düşündüm. Özgürleştiğimi düşündüm.
Tüm dünyanın şampiyonuydum, Olimpiyat şampiyonuydum. Artık şehir merkezine gidip yemek yiyebilirdim. Şehir merkezine gittim. Güreşçiler gibi büyük bir altın madalyam vardı.
Şehir merkezine gittim, oturdum ve bir fincan kahve ile sosis istedim. Adam bana “Biz zencilere servis yapmıyoruz” dedi. “Tamam, et yemeyeceğim, sadece bir hamburger ve kahve ver” dedim.
“Üç gün önce Roma’da bu ülke için dövüştüm. Olimpiyat madalyası kazandım. Yemek yiyeceğim” dedim. Yönetici duydu sonra o kişin “Buradan dışarı çıkacak kişi ben değilim” dedi. Bana yemek vermediler. Neyse, kilisede Hristiyanlığına hizmet ettiğim memleketimde, o gün o restoranı terk etmek zorunda kaldım. Büyük hata içindeydiler. Sadece yemek yemek için gitmiştim. Memleketimde, şehir merkezinde yemek yiyemiyordum.
BURADA BİR ŞEYLER YANLIŞ DEDİM.
Neyse ki şimdi Müslümanım.”
CENNETE ZENGİNLER KOLAY GİDEMEZ DÜŞÜNCESİ EMPOZE EDİLEREK…
FAKİR MÜSLÜMANLARA NEDEN HEP “ŞÜKÜR” TAVSİYE EDİLİR.
NEDEN YANDAŞLAR HEP BEYAZ!!!
ŞEKEROĞLU MELEĞİN ARKASINDAN NEDEN AĞLASIN.