Geçtiğimiz hafta itibarı ile 43 yıl önce ülkemizin yaşadığı sadece darbeden ibaret olmayan 12 Eylül 1980 ihtilalinin yıl dönümüydü, 1968ler de temeli atılıp 1980 Eylülüne kadar olgunlaştırılarak darbeye götürülen bir ülkenin masum çocuklarını idam sehpalarında sallandıran bir darbe.
Bu darbenin figüranları kendi hatıratlarında belirttiği gibi 1979 yılında Genelkurmay ikinci başkanına hazırlıkların başlaması konusunda talimatlar verdiğini ifade ediyor.
Darbeden yakın bir süre önce dünyanın en zengin Hv. Kuv. Komutanı olarak belirtilen Tahsin Şahinkaya’nın bu serveti nereden kazandığı bu süreçte kimse tarafından sorgulanmadı.
Alışıla gelen her on yılda bir darbe geleneğini sürdüren, bu ülkenin adımlarına pranga takan güçler 12 Eylül hazırlığında ilmek ilmek ördü geçmişten ders çıkaramama yeteneğini kullanarak bu Ülkenin insanlarını birbirine düşürmeyi başaranlar gençlerini birbirine kırdırdı.
Nasıl bir hikmettir ki 12 Eylül gecesine kadar zaten sıkıyönetim olan ama buna rağmen olayların devam ettiği ülkede yine ordunun yönetime el koyması ile bitti?
11 Eylülde Başkentin her tarafına bombalı pankartlar asarak patlatan marjinal örgütler 12 eylül sabahından sonra kayboldu.
Cadı avına çıkanlar 650 bin kişiyi gözaltına aldı, 230 bin kişi tutuklandı sorgu odalarında ve ceza evlerinde uygulanan akıl almaz işkencelerle 171 kişi öldürüldü, 48 kişi idam edildi.
İdamlarda denge sağlama politikası güden cunta yöneticileri amaçları ülkenin rejimini değiştirme politikası güden yasa dışı Marksist, Leninist, Maocu örgütlere karşı her platformda göğsünü siper eden Ülkücüleri dengede taraf ve günah keçisi kabul etti.
7 Ekimde Mustafa Pehlivanoğlu ile başlayarak Cevdet Karataş, Fikri Arıkan, Cengiz Baktemur, Ali Bülent Orkan, Ahmet Kerse, Halil Esendağ, Selçuk Duracık birer birer İdam sehpasına yolladı.
Bitmedi; Bizim çocuklar başardı diyerek darbenin keyfini çıkaranlar senaryonun ikinci bölümüne geçti( Bu noktada belirtmekte fayda gördüğüm şeyleride fikirlerinize sunmak için belirtmek istiyorum Org. Haydar Saltuk, Hakim Binbaşı Olcay Mis ve baş savcı Nurettin Soyer sosyal demokrat olarak bilinen insanlardı eneteresan nokta şu darbeyi okyanus ötesinden ABD organize ediyor süreci yürütmeye bu isimleri seçiyorsunuz. Meselenin derinliği burada)
Bitmedi: Darbenin sonrasında İstikbarat teşkilatının örgüt içindeki elemanları ile irtibat kesildi. Ülkenin başına ileride bela olacak yeni terör örgütlerinin türemesine zemin hazırlandı.
Bitmedi: Yunanistan’ın Nato’ya dahil edileceği imzalar atıldı.
Bitmedi: Hazırlıkları tamamlanmış olan kısa adı BOP olan projenin hayata geçilmesi için sağlandı.
Bitmedi: Türkiye’yi elde tutma sürecini uzun vadeye almak için ülkede hiçbir bedele imza atmayan kesim için iktidara üçüncü ve en tehlikeli yolun kapıları açıldı.
Nurettin Sözer ve aynı görüşteki sözde akademisyenler tarafından 986 sayfalık iddianame hazırlandı Ülkücü ve Türk milliyetçiliği düşmanları haricinde herkeste bu iddianame şaşkınlık uyandırdı, Baş savcı bu tarihi nitelikteki davaya hukuki değer bir belge sunmak yerine bir engizisyon hakimi gibi eline aldığı kılıçla katliam yapmaya kalktı iddia metni ilk satırından son satırına kadar ideolojik saplantıları olan ruh hastası bir zihniyetin hezeyanlarını içeriyordu MHP ve Ülkücü Kuruluşlar davasında 586 kişi yargılanmış 220 sanığa idam cezası verdirmeye kalkmıştır.
Bitmedi: Hangi görüşten olursa olsun gençliğin fikir bakımından ufku kapatıldı.
Bitmedi: Bu süreçten sonra ülkeye yapılacak her hangi bir sistematik oluşumun karşısına vatanseverlerin tepki koyması engellendi.
Harput gazetesinin değerli okuyucuları kıymetli dostlar bu süreci yakından bilen ve az çok yaşayan biri olarak kitaplar dolusu yazılmaya değer ancak yazılamayan o kadar çok şey varki ben on iki Eylül darbesinin sadece genel kısmına değinmeye çalıştım. Selam ve Saygılarımla…
Şehitlerimize diyiyoruzki: UNUTMAK TÜKENMEKTİR. NE SİZLERİ UNUTACAĞIZ NE KAHPE EYLÜLLERİ…