MÜH.ORHAN ALPEREN YILDIZ

AKDENİZ HAKİMİYET ŞARTI: KIBRIS ve TÜRKİYE

Akdeniz’in sakin suları, derin tarihinin sırlarını saklar. Bu sırların içerisinde, Kıbrıs adası ve onun karmaşık tarihi de bulunmaktadır.

Kıbrıs, hem tarihsel hem de jeopolitik bir öneme sahip olan bir ada. Osmanlı İmparatorluğu’nun 1571’de Kıbrıs’ı fethetmesiyle Türkler, adada etkin bir rol oynamaya başlamıştır. Bu tarihten itibaren yaklaşık 400 yıl boyunca adada Osmanlı hakimiyeti sürmüştür. Bu süreç içerisinde Türkler, Kıbrıs’ın demografik yapısını etkileyerek adada kalıcı bir iz bırakmışlardır.

Ancak Kıbrıs’ın tarihine damgasını vuran olaylardan biri de, 20. yüzyılın ikinci yarısında yaşanan ve tarihe “Kıbrıs Olayları” olarak geçen dönemdir. Bu dönemde, ada üzerinde yaşayan Rumlar ve Türkler arasındaki gerginlikler zirveye ulaşmıştır. Ne yazık ki, bu gerginliklerin zirve yaptığı dönemlerde, Rumların Türk köylerine saldırarak insanlık dışı katliam gerçekleştirdiği tarih kayıtlara geçmiştir. Şanlı devletimiz ve ordumuzun gerek siyasi gerek askeri müdahaleleriyle Türk’ün baskı ve zulümle sindirilemeyeceği Tüm dünya devletlerine açıkça gösterilmiştir.

1963-1974 yılları arasında Kıbrıs’ta yaşanan iç çatışmalarda, resmi rakamlara göre binlerce Türk kadınların ve çocuklarında içinde olan sivil hayatını kaybetmiştir. Bunun yanı sıra, birçok Türk köyü Rum milliyetçileri tarafından basılmış ve bu köylerde yaşayan siviller tehdit altında kalmıştır.

Bu tür olaylar, Kıbrıs’ın sadece stratejik bir öneme sahip olmadığını, aynı zamanda derin tarihsel yaraları da barındırdığını göstermektedir. Uluslararası topluluğun ve BM’nin bu meseleye olan yaklaşımı da, zaman zaman ada üzerinde yaşayan halkların gerçeklerini göz ardı etmiştir. Çünkü tüm dünya biliyor ki Kıbrıs’a sahip olmadan Akdeniz hakimiyeti sağlayamazsınız.

Kıbrıs’ın Akdeniz’deki stratejik konumu ve enerji rezervleri, uluslararası topluluğun dikkatini çekmektedir. 2010’lu yıllarda yapılan araştırmalara göre Akdeniz’in doğusunda yaklaşık 122 trilyon metreküp doğal gaz rezervi bulunmaktadır. Bu rezervlerin büyük bir kısmının Kıbrıs etrafında olduğu tahmin edilmektedir. Bu, Kıbrıs’ın ekonomik ve jeopolitik önemini daha da artırmaktadır. Ancak, bu stratejik meselelerin gölgesinde, ada üzerinde yaşayan halkların tarihsel acıları ve talepleri göz ardı edilmemelidir.

Rusya’nın KKTC’yi ülke olarak tanımak adına yaptığı adımlar ve BM nin girişimlerini veto etmesi günümüzdeki Türkiye stratejik dış siyasi ilişkilerinin ne kadar başarılı olduğunu gösteriyor. Verilen tepkiler ve açıklamalar Türkiye’nin 1940-1980 yılları arasında Amerika yanlısı ve beslemesi siyasetini bıraktığını kendi menfaat ve çıkarları için dış siyaset sahnesinde yer aldığını görmek gurur vericidir.

Kıbrıs’ın karmaşık tarihi, ada üzerinde yaşayan toplulukların arasındaki gerginlikleri anlamak için kritik bir öneme sahiptir. Ancak, bu tarihi gerçekleri yüzleşmeden, ada üzerinde kalıcı bir barış ve uzlaşı sağlamak mümkün olmayacaktır. Türkiye’nin Kıbrısı yalnız bırakması ve BM ‘nin kirli emellerine teslim etmesi mümkün değildir. Yavru vatan KKTC’nin kırmızı çizgimiz olduğunu tüm dünya bilmelidir. KIBRIS TÜRKTÜR ve TÜRK KALACAKTIR.

İyi haftalar dilerim..

Elektrik-Elektronik Mühendisi/Genç Girişimci

orhanalperenyildiz@hotmail.com

AKDENİZ HAKİMİYET ŞARTI: KIBRIS ve TÜRKİYE

Giriş Yap

Yeni Nesil Medya Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin