Demokrasi biraz da seçim demek herhalde. İktidarların kansız el değiştirdiği tek sistem. Tarihte demokrasi dışında kansız iktidar değişikliği yapabilmiş bir sistem yok bildiğim kadarıyla. Bu durum Doğu için de, Batı için de aynıdır.
Bu ayrı bir yazı konusu elbette. Bizim bugünkü konumuz son otuz yıldaki milliyetçi oyların ve partilerin durumları ile ilgilidir.
14-28 Mayıs 2023 genel seçimlerinde MHP % 10, İYİ Parti % 9.7 ve Zafer Partisi de % 2. 2 oy aldı. Milliyetçi olan üç partinin % 22 civarında oya ulaşması, Türkiye’de milliyetçiliğinin yükseldiği ve seçimlerde anahtar rolünü milliyetçilerin kaptığına dair yorumları da beraberinde getirdi.
Milliyetçi siyaset en büyük adımlarını 1990’lı yıllarda attı. Zirveye de Öcalan’ın yakalandığı 1999’da çıktı. Öcalan, Şubat 1999’da yakalanıp Türkiye’ye getirildi. Milliyetçi duygular kabardı. Ecevit, Kıbrıs çıkarmasından sonra, kendisine kitleler nezdinde büyük bir itibar sağlayan, Kıbrıs Fatihi unvanını nasıl kullanmışsa, 1999 sonrasında da Öcalan’ın yakalanıp Türkiye’ye getirilmesinden dolayı en yüksek payı alarak iki ay sonra gidilen Nisan-1999 seçimlerde DSP % 22 ile birinci parti, MHP ise % 18 ile ikinci parti olmuştu.
Görünen o ki; milliyetçi bir partinin, seçmenin yaklaşık beşte birinin oyunu alabileceği bir zemin oluşmuştu. Ancak bu durum üç yıl sonra, büyük bir ekonomik krizin ve yıkıcı bir depremin gölgesinde yapılan 2002 seçimlerinde, seçmen; 28 Şubat’ın intikamını alırcasına bütün partilere tepkisini gösterdi ve yeni kurulan AK Parti ile CHP dışındaki bütün partilere kırmızı kart gösterdi. Milliyetçi oylar üzerine kendisine kulvar açan MHP de % 18’den % 8’ye gerilemişti.
Hatırlanacağı gibi 2002 seçimlerinde MHP’den kopan milliyetçi kitlenin özellikle gençleri, söylemi daha cerbezeli dillendiren Cem Uzan’ın Genç Parti’sine yönelmişti. Uzan, % 7. 25 oy almıştı. MHP, BBP ve Genç Parti’nin oyları, toplamda yine % 18’i buluyordu. Ancak Uzan ailesi bu işten zarar etmiş ve yurtdışına gitmek zorunda kalmıştı.
Hülasa Türkiye’de % 20 civarlarında dolaşan bir milliyetçi seçmen tabanı var. Yeni bir durum değil bu;1999’dan beri bu seçmen her seçimde farklı parti amblemleri altında buluşsa da kendisini belli ediyor.
Mayıs 2023 seçimlerinde de görülen şu oldu: 2018’de nasıl MHP ve İYİ Parti’nin toplam oyları % 21’e tekabül ediyordu ise, 2023’de MHP, İYİ Parti ve Zafer Partisi’nin, yani üç milliyetçi partiyi tercih eden seçmenlerin oranı da % 22 oldu.
Milliyetçilik kozunu 2023 seçimlerinde “altı artı bir” partiden oluşan muhalefet de kullandı ama kaybetti.
Peki, Muhalefet neden bir atılım yapamıyor? Neden girdiği bütün seçimleri kaybediyor? Demek ki yeni Türkiye’nin yeni kodlarını doğru okuyamıyor.
Muhalefet seçimleri daha az milliyetçi olduğu için kaybetmedi; güçlü bir ittifak mimarisi inşa edemediği, beraber yol yürüme becerisi gösteremediği, halkı “daha iyi bir yönetim” konusunda ikna edemediği ve toplum tarafından rahatlıkla oy verilecek bir aday çıkaramadığı için kaybetti.
Erdoğan düşmanlığı ile bir ülkeyi ikna edebileceğini düşünmek, kusura bakmayın ama ülke insanına biraz hakaret anlamına gelir.
Türkiye’de son yıllarda milliyetçilik, en çok mülteciler/sığınmacılar üzerinden köpürtüldü. Ama seçimleri yine de mültecilere/sığınmacılara karşı en mutedil dili kullanan, en az milliyetçilik yapan Erdoğan kazandı.
İktidar olmak için % 50 + 1’e ihtiyaç duyulması, partileri ittifaka mecbur kıldı. Hiçbir parti tek başına bu oranı elde edemeyeceği için geniş bir şemsiye oluşturmak ve elden geldiğince çok sayıda partiyi bu şemsiyenin altında toplamak bir mecburiyet halini aldı.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in, 26 Ağustos 2023’de yaptığı “Gelin tüm siyasi partiler hep birlikte ayrı ayrı seçimlere girelim” çağrısının, siyasi bir karşılığı olmadı. İttifak, bugün Türkiye siyasetinin bir gerçeği ve bu gerçeği görmezden gelinerek siyaset yapılamaz. Nitekim MHP Genel Başkanı “Akşener’in çağrısının bizim nazarımızda ciddiye alınacak bir tarafı yoktur” ifadesiyle, mevcut şartlarda Akşener’in duasına âmin denilemeyeceğini, tartışmaya yer bırakmayacak bir sadelikte ortaya koydu. Akşener’in hem 2018 seçimlerinde, hem de Mayıs 2023 seçimlerinde takındığı ikircikli tutumu onu sanki siyasetin dışına doğru itiyor intibaını veriyor topluma. Akşener bir açmazda; ya seçimlere kendi başına girip sonucuna katlanacak ya da içine pek de sindiremediği bir ittifakın içine girecek.
İttifakların da partileri siyasetsizliğe mahkûm eden bir tarafı da var işin doğrusu. Her bir parti, ittifak içinde olduğu diğer partilerin hassas noktalarını gözetmek, birlikteliklerine zarar verecek meselelere girmekten kaçınmak zorunda kalıyor ve bu durum da; siyasette itiraz ve itirafları ortadan kaldırınca yeni fikirlere kapılar kapanıyor.