NEVZAT ÜLGER

MİLLET İTTİFAKI NEDEN KAYBETTİ?

Günümüz Türkiye’sinde modern anlamda bir kültürel tabakalaşma var ama bu durum ekonomik ayrışmayı ortadan kaldırmıyor tabi. Burada anlatmak istediğim şey; kültürel sınıflaşmanın daha etkili olduğuna vurgu yapmak.
Önemli bir kitle son yıllarda büyük servetler edindiği için, eskiden çok varlıklı olan laik kesimin pek de önemi kalmadı. Ancak bu laik kesim toplumda pek karşılığı olmamasına rağmen Kemalizm anlayışını aşamadı. Tekrar etmekte fayda görülürse, Kemalizm bir parti ideolojisi olup, devlet anlayışı üzerine bina edilemez olduğunu idrak edemedi. Yani yeni bir anlayış üretmekte yetersiz kalan Türk solu üstü kapalı olarak parti geçmişindeki Kemalist uygulamalardan ötürü ancak helalleşme repliğini kullandı. Milliyetçiliği savunurken bile devletçilik anlayışıyla ne denli yapay kaldığını hala fark edemiyor. Helalleşme, bir fikir olarak takdir edilse bile sosyolojik etkileşimi oluşturamadı.
Kemalizm tek parti yönetiminde devam eden otoriter zihniyette bir ideolojidir. Batı’nın modernlik ve gelişmişlik seviyesini üstün gördüğü için de Batılılaşma ve modernlik adına gerektiğinde zor kullanarak, kamusal alan kavramını kullanarak toplumu dönüştürmeye çalışan bir tutumun adıdır Kemalizm.
Bu seçim sürecinde çok rahatlıkla gördük ki; toplumda keskin bir ayrışmaya gayret edildi. Oldukça tehlikeli ve çirkin ama yaşanan gerçeklik buydu.
Bir proje olarak oluşturulan ittifaklarda, bereket versin ki benzer partilerin olması ayrışmayı önledi. İki ittifakta da muhafazakârlar, iki ittifakta da her tondan milliyetçiler, solcular vardı. Belki de en ortak fikirleri muhafazakârlık ve milliyetçilik oldu.
Sol artık şunu iyice anlamalı ki; bu toplum artık donmuş fikirler üzerinden yürümek istemiyor. Adı ne olursa olsun katı ideolojik partilerin ve anlayışların ülkeyi yönetemeyeceğine dair toplumda çok büyük oranda ortak bir kanaat oluşmuştur. Şimdi yeni şeyler söyleme zamanıdır.
Tabi burada önemli bir noktanın da altını çizmekte fayda var: Bireyin ve herhangi bir teşkilatın neyi istemediği önemli olmakla birlikte, esasta neyi istediği daha önemlidir.
Laik kesim kimliğini Kemalizme borçlu olduğu için Milliyetçiliği savunurken bile üstenci bir gözle hareket ettiğinden yapay kaldığını fark edemiyor. O hala sanki takrir-i sükun varmış gibi muhafazakarların en azından laik görüneceklerini umuyordu. Halbuki merhum Turgut Özal en üst makamdaki biri olarak, devlet laik olur, kişiler laik olmaz demişti zaten.
Laik kesim kendisini ciddi anlamda ve toplumu ikna edecek şekilde değiştirmediği sürece toplumun büyük kesiminden oy alamaz. Cumhuriyet’in ilk yüzyılının büyük bölümünde rekabetçi olmayan koşullardan yararlanan ve o koşulların devamı yönünde ağırlık koyan laik kesimin günümüz uygulamalarından hoşnutsuzluk duyması normal bir durum sayılamaz.
Laik kesim, biz demokratlıkla başa çıkamayız, bölünürüz dediği sürece bu toplumda her seçimi kaybetmeye devam edecektir.
Toplumlar önceden belirlenmemiş bir dinamikle değişiyor. Anayasalar bugün, şu anda yaşamakta olan insanların nasıl yaşamak istediğine göre şekillenmek zorunda. Onlarca veya yüzlerce yıl önce yaşamış bir toplumun tahayyülünü veri alarak bugünün insanlarına hayat biçmek herhalde demokratik olmaz. Kemalizm bu günün sorunlarına cevap veren bir anlayış olamaz.
Topluma demokrat zihniyette, kapsayıcı kuşatıcı derinlikli ve gerçekçi bir Türkiye tasavvuru sunulmadıkça, arkaik anlayışlarla ülkenin yönetimine gelebilmek bana göre gerçekçi gözükmüyor.

MİLLET İTTİFAKI NEDEN KAYBETTİ?

Giriş Yap

Yeni Nesil Medya Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin