Ahtapotun insafı var mı bilmem ama enflasyonun insafı yok.
Enflasyonla mücadeleyi yönetimler kurallarına göre yaparlarsa toplum rahatlar. Tabi burada enflasyondan zenginleşenlere değil, enflasyondan dolayı azap çekenlere acıyor acıması olanlar.
“Cahil bilgisi olmayan değil, hakikatin bilgisine direnendir” diyerek bir defa standart hale getirilmiş bazı kalıpları saf dışı edelim.
Toplumdaki kuraldışı davranışları genelde okumuş kitle yapıyor. Ayak takımına da pis işler kalıyor.
Bu tarife göre ne çok insan radara takıldı değil mi?
Unutmayalım insan düşüncesi ne kadar üst düzeyde olursa olsun tarihseldir, değişime ve yanılgıya açıktır. Kat’i ve kesin bilgi vahiydir ve mütevatir hadislerdir.
Aklını ve gönlünü kiraya vermiş olan taraftarın entelektüel düşünce üretemeyeceğine kesinlikle emin olabiliriz.
Konu başka yönlere kulaç atmadan biz enflasyon konusuna dönelim.
Enflasyon, genel olarak mal ve hizmetlerin fiyatlarının tek tek değil, fiyatlar genel düzeyinin sürekli artması anlamına gelir.
Kaynakları itibariyle iki türlü enflasyon vardır:
1-Talep enflasyonu
2-Maliyet enflasyonu
Talep enflasyonu tüketim harcamalarındaki artıştan meydana gelir. Nedenleri arasında; para arzının yükselmesi vardır. Talep enflasyonu varsa; para arzı kısılır, kamu giderleri düşürülür, vergiler artırılır.
Maliyet enflasyonu; üretimde girdi olarak kullanılan mal ve hizmetlerin maliyetlerinde meydana gelen artışların fiyatlarda meydana getirdiği artışa deniyor. Maliyet enflasyonuna karşı; maliyeti artıran mallar ithalattan kaynaklanıyorsa, gümrük vergileri düşürülür, içerdeki mallardan kaynaklanıyorsa bazı vergilerde düzenlemeye gidilir.
Burada dikkat edilecek nokta; bu uygulamaların karaborsaya ve yasadışı uygulamalara dönüşmemesine dikkat etmek gerekir.
Ekonomide enflasyon yaşanıyorken ülke ekonomisi büyümüyorsa “enflasyon içinde durgunluk”, enflasyon içinde büyüme bir tarafa, küçülme yaşanıyorsa “enflasyon içinde küçülme” hali var demektir.
Türkiye, 2003 ile 2008 yılları arasında yüksek enflasyonlu büyüme yaşadı.
Enflasyon, reel gelirleri düşürür, satın alma gücünü azaltır, tasarruf ve yatırım eğilimini azaltır, gelir dağılımını bozar, ekonomik istikrarı zedeler ve sosyal huzursuzluğa yol açabilir. Özellikle dar ve sabit gelirli kesimler için yüksek enflasyon büyük bir sorundur. Çünkü bu kesimlerin gelirleri fiyat artışlarına ayak uyduramaz ve hayat pahalılığı karşısında ezilirler.
Kesin çözüm üretimdedir. Paranın değerini belirleyen şey; üretimdir.
Bu durum karşısında kişiler neler yapabilir:
“Gelirinizi artırmaya çalışın”. Tabi, sabit gelirli iseniz bunu nasıl yapacaksınız? Düşünmek farz olmakla birlikte çok da zordur.
“Eğer mümkünse ek iş yapın veya ek gelir kaynakları bulun”. Enaniyeti bırakın.
“Harcamalarınızı azaltın. Gereksiz harcamalardan kaçının ve tasarruf yapın. Özellikle lüks tüketim mallarından uzak durun”. İnsanlar mecburen alış-verişi azaltıyor ama harcamalar pek kısılmıyor doğrusu.
“Borçlanmayın. Eğer zorunlu değilseniz borç almaktan kaçının”. Kredi kartlarını ne yapacak tüketici? Borçsuz ölen kaç kişi kaldı koca toplumda.
“Paranızı değerlendirin. Paranızı boşta bırakmayın ve değer kaybetmesine izin vermeyin. Paranızı enflasyona karşı koruyacak yatırım araçlarına yönelin. Örneğin, altın, döviz, borsa, fon gibi yatırım araçları size enflasyon karşısında koruma sağlayabilir”. Tabi paranız varsa.
Ancak yatırım yaparken riskleri de göz önünde bulundurun ve bilinçli kararlar verin.
“Fiyatları karşılaştırın. Alışveriş yaparken fiyatları iyi araştırın ve karşılaştırın. En uygun fiyatı bulmaya çalışın ve pazarlık yapın”. Para konuşur, servet çaka satar.
“Stok yapmayın. Fiyatların daha da artacağı beklentisi ile stok yapmaktan kaçının. Sadece ihtiyacınız kadar alışveriş yapın ve taze ürünleri tercih edin”. Birey önce zorunlu ihtiyacını karşılayabiliyorsa stok konusunu düşünebilir.
Bunların hiçbirini yapmayacağım, ben halimden memnunum diyorsanız, o da sizin bileceğiniz bir iş tabi.