Türkiye’deki değişim noktalarından birkaç önemli tarihi işaretleyelim önce:
1945, Tek partili sistemden çok partili hayata geçiş.
1965, Türkiye ileri teknoloji ile iç içe. (Keban Barajı, Boğaz Köprüsü ve otobanlar)
1960, 1970, 1980 darbeleri. Vesayet sistemi devam etsin mi, etmesinmi?
1980, ihracata dayalı kalkınma modeline geçiş. (Turgut Özal)
1996-97, denk bütçe ve Havuz Sistemi.
- AK Parti iktidarı ve vesayetin sonu.
Bu sıralamaya göre Türkiye; önce tek parti rejiminden parlamenter rejime geçmiş, ardından ülkenin elektrifikasyon problemine çözüm bulunmuş, boğaza köprü yapılmıştır. Uzun süre parlamenter sistemle vesayet sistemi arasında gidip gelmiş, 1960-80 arasındaki ithal ikameci modelden vazgeçilerek ihracata dayalı kalkınma modeline geçilmiştir. 2,5 milyar dolara çakılmış olan ihracatımız önce 14 milyar dolara, arkasından da 36 milyar dolara yükselmiştir. 2002 yılında AK Parti yönetiminde karar kılınmış, ihracat 250 milyar dolara çıkarken, dünyanın 190 ülkesine mal ve hizmet ihracatı yapılmıştır.
1960’lar, Türkiye’de üniversite gençlik hareketlerinde Marksist ve sol fikirlerin popülerlik kazanmaya başladığı yıllardı. 1950’lerden beri sürdürülen bir çizginin devamı olarak, 1960’lı yıllarda S. Demirel’in parlak yıllarının yanında, onursal başkanlığını emekli bir kara kuvvetleri generalinin yaptığı “Komünizmle Mücadele Derneği”nin faaliyetleri oldukça popülerdi.
1970’li yıllarda Necmettin Erbakan’ın liderliğindeki Milli Görüş Hareketi’nin güçlendiği ve 1974 yılında hükümet ortağı olduğu görüldü.
1980 askeri darbesi sonrası, 1983 yılında çok partili siyasete geçişin ardından 1983-1991 yılları arasında ülkeyi yöneten Turgut Özal’ın ve Anavatan Partisi’nin güçlü değişim hareketleri. Neoliberalizm adına devletin küçülmesi, gerekli özellikleri taşıyan para birimlerinin arasında gerçekleşen serbest değişimi ifade eden paranın konvertibilitesi, döviz taşımanın serbest olması, KOBİ’ler vasıtasıyla paranın tabana yayılarak gelirin dağılımında tabana yayılma, iletişim teknolojisinde dünyaya entegrasyon dönemi hep Özallı yıllarda oldu.
1990’lı yıllarda; 1994 yerel seçimlerinde ve 1995 genel seçimlerde Milli Görüş çizgisindeki Refah Partisi’nin başarılı seçim sonuçları. 1996 yılında hükümet olan Refah Partisi’nin denk bütçe ve Havuz Sisteminden rahatsız olan “faiz lobisi” ve IMF’den gelen borç parayı, kişisel borçlarının kapattırılmasında kullanmayı alışkanlık haline getirmiş olan kaymak tabakanın Erbakan’ın önünü kesmek için ana akım medya destekli 28 Şubat darbesi.
2000 yılından sonra bir kırılma yaşandı ve ABD o yıllarda ülkenin tek popüler figürü olan Erdoğan’ın ve AK Parti’nin kontrolünü kaybetmemeyi altın bir fırsat olarak düşündü.
Son yirmi yılda “laikçi” kesimle muhafazakâr kesim arasında müthiş dönüşümler meydana geldi. Bunun sonucunda da siyasi analistler, sosyologlar ve iktisatçılar yeni değerlendirmeler yapmak durumunda kaldılar.
Bu ülkenin geleceğinde radikal bir dönüşüm olmadıkça Batıcılık ve Solculuk muhafazakâr iktidarlar karşısında uzun süre anlamlı bir siyasi alternatif oluşturmayacak gibi duruyor. Yani iktidar olmak için koşturacaklar ama uzun süre muhalefet olarak siyasi koşularına devam edecekler. Klasik cümle ile “Muhafazakârların alternatifi yine muhafazakârlar olacak.” Muhafazakârlar nasıl muktedir olmak için elli yıl bekledilerse, bu defa da Batıcılar ve Solcular nöbette olacaklar.
Gelinen noktada; özellikle son yıllarda sosyal aktörler ile siyasî aktörlerin arasındaki vesayetin yaşatılmasına ilişkin dayanışmanın sona erdiğine işaret ediyor siyasi gözlemciler. Dünyada da NATO eskisi gibi kabul görmüyor. Yeni bir jeopolitik oluşum söz konusu.
Şimdilerde NATO’nun karşısında değil ama “dışında” “Şanghay Beşlisi” olarak yola çıkan ve sonradan ismi “Şanghay İşbirliği Örgütü” olan bir oluşum hızla yoluna devam ediyor.
1996 yılında; Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan. (Şanghay Beşlisi)
2001 yılında Özbekistan üye.
2017 yılında Hindistan, Pakistan üye.
2021 yılında İran üye olunca sayı dokuz oldu.
Artık “beşli” kavramı kullanılmıyor. Onun yerine “Şanghay İşbirliği Örgütü” tanımı yapılıyor.
Gözlemci ülkeler, Afganistan, Moğolistan ve Belarus.
Türkiye üye ülkelerle gözlemci ülkeler arasında “Şanghay İşbirliği Oluşumu”nun diyalog grubunda. Diyalog Ortağı Türkiye ile Şanghay İşbirliği Örgütü arasında, “başta bölgesel güvenlik, terörle mücadele, uyuşturucu kaçakçılığı ve organize suçların önlenmesi ile ekonomik ve kültürel alanlar olmak üzere çeşitli konularda işbirliğinin geliştirmesini öngörmektedir” diyor dışişlerimiz.
Azerbaycan, Sri Lanka, Ermenistan, Kamboçya, Nepal, Suudi Arabistan, Mısır ve Katar diğer diyalog ülkeleri.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Eylül 2022’de ilk defa katıldığı Şanghay İşbirliği Örgütü’nün 22. Devlet Başkanları Zirvesi’nde “Güvenlikten ekonomiye, enerjiden ulaşıma, tarımdan turizme her alanda iş birliğine hazırız” dedi.