Herkesin en baştan itibaren ‘yüzyılın felaketi’ olduğunu kabullendiği çifte depremden, üzerinden yıllar geçtikten sonra bile hatırlanacak pek çok anı olacaktır elbette.
Bir kez daha büyük bir deprem felaketiyle yıkıldık ve milletçe acılarımızı içimize gömerek yaralarımızı sarmaya çalışıyoruz. Devletin merkezi kurumlarından belediyelere, sivil toplum kuruluşlarından tek tek vatandaşlara kadar herkes seferber olmuş durumda. Fedakar bir milletimiz var elhamdulillah.
Evleri, konakladıkları yerler başlarına yıkılan ne kadar insan varsa şimdiye kadar o yığınların altından çıkartılabilmeliydi elbette. Geçmiş yıllardaki depremlerde askerler kurtarma çalışmalarında oldukça hızlı davranmışlardı. Ölü sayısı bir hayli yüksek. Allah rahmet etsin.
Bu büyük felaketle de bir kez daha gördük ki deprem ülkesi olma gerçeğine ve onca yaşadığımız deprem felaketine rağmen, ne yazık ki yaşananlardan yeterince ders almışız diyemiyoruz.
Böylesine asrın felaketi olarak nitelenebilecek bir felaket karşısında hiçbir devlet elbette bütün bunların üstesinden gelemez. Ama hazırlığı olur ve felaket anında ne yapabileceği konusunda alternatif çalışmaları olur. İşte esas eksiğimiz budur zannederim.
Elbette herkes acılar hissetti, Ateş düştüğü yeri yakıyor, elbette hepimiz de üzülüyoruz ama yaşayan biliyor sadece neler yaşadığını.
İlahiyatçı Nihat Hatipoğlu; “Bilim adamlarının, işin uzmanlarının sözü, bizim için dini bir emir gibidir. Uzmanları dinleyeceğiz. Bundan sonraki süreçte onları dinlemek zorundayız. Geçmişte dinlemediğimiz için başımıza felaket gelmişse bunu kaderle ifade etmeyeceğiz. Kader bu değil, kader akıllı düşünmektir, tedbir almaktır. “Akıldan daha büyük tedbir yok diyor” sevgili peygamberimiz. Bizim kader anlayışımızda bu vardır. Bütün tedbirleri alacağız, bize rağmen bir hadise olursa yapacak bir şey yok tabii. Bir yıllık binalar yıkılıyor. Demek ki orada bir hile var.”
Bilim insanları da adeta feryat edercesine depremin gelmekte olduğunu anlatmaya çalışıyorlar. Hemşerimiz Naci Görür yıllardır uyarıyor, tabi başka jeolog ve jeofizikçiler de.
Âlimin dini olanı veya dindışı olanı diye bir ayırım olmaz. Süleyman Ateş dini konularda, Naci Görür yer bilimlerinde, bir başkası başka bir ilim dalında âlimdirler. Öyle ise bütün âlimlerin kendi alanları ile ilgili söylediklerine kulak verip, onların söylediklerini yapmalıyız. Bütün bu uyarılara rağmen, bugün geldiğimiz noktada yine acılarımızla başbaşayız.
İki okur-yazar arkadaşım telefonla bana sordular; “Depremlerin erken tetiklenmesinde ABD’nin ülkemize gönderdiği savaş gemisinin rolü var mı” diye.
Tabi konunun bir teknik tarafı var ki ben onu bilemem ancak işin bir de uluslararası jeopolitik yönü var. O konu ile ilgili olarak birkaç şey söylemek mümkün.
“HAARP teknolojisi ile donatılmış bu gemilerin strosfer tabakasındaki iklimle ilgili hareketleri manipüle edebildiği biliniyor. Fay hattı üzerinde fay hattını RF (radyo frekans) dalgaları ile provake edebilmekte ve 1000 Km’ye kadar canlı ve cansız ortam üzerinde etkin operasyonlar gerçekleştirebilmektedirler” diyor araştırmacılar.
ABD George HW Bush uçak gemisi, yalnız jeo-politik değil aynı zamanda teo-politik (dini politik) açıdan önem taşıyan, Hıristiyan inancındaki Mesh’in yeryüzüne ineceğine inandıkları kutsanmış bir coğrafyaya, armegedon (kıyamet) coğrafyasına, yani Anadolu coğrafyasına özellikle geliyor. Yoksa savaş gemisi ile deprem alanının ilgisinin kurulabilmesi için akla ziyan bağlantılar gerekir.
Türk entelijansı konudan haberdar mıdırlar veya konu ile ne kadar ilgileniyorlar onu pek bilemiyoruz. Çünkü ABD aleyhine konuşmak konu hakkında biraz bilgi, biraz cesaret istiyor.
Medya mı? Onlar aldıkları para kadar konuşur.
Konu biraz da “senaryo analizi” ile ilgili.
DEPREMLERLE YAŞAMAK
6-7 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş merkezli meydana gelen 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremler 10 ilde büyük hasara neden oldu. Depremlerde binlerce vatandaşımız hayatını kaybetti, Cumhurbaşkanı’nın ifadesiyle on şehirde 6.444 bina yıkıldı. Bu da 65.000 müstakil ev demektir. Her evi 3 nüfus kabul etsek dahi 200.000.insan direk yıkımla yüzyüze geldi.