NEVZAT ÜLGER

CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİNİN ARDINDAN

28 Mayıs 2023 günü cumhurbaşkanlığı seçimi yapıldı. Yarışa onbeş gün önceki seçimde %50+1’i tutturamayan ama en yüksek oyu alan iki adayla gidildi. Bu seçim yarışını R.Tayyip Erdoğan % 52 oy alarak kazandı. Cumhurbaşkanı R.Tayyip Erdoğan’ın aldığı oy ile Kemal Kılıçdaroğlu’nun aldığı oyun arasındaki oy farkı iki milyondan fazla olarak Erdoğan’ın lehine oldu. Bu sonuç memleketimize hayırlı olsun, hayırlı hizmetlere vesile olsun inşallah.
Artık seçimin sonucu üzerine etkisi olmayacağı için, alınan seçim sonuçlarına ilişkin birkaç şey söylenebilir.
Öncelikle muhalefetin adayı yanlış seçilmiştir.
Seçim öncesinde ve seçim sürecinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın takip ettiği taktiğin alınan sonucu tayin edici işlevsellikte olduğunun da altını çizelim.
Bazı insanlar, köşe yazarları ve siyasetle uğraşan bir kısım zevat diyor ki; toplum neden devamlı Erdoğan’ı tercih ediyor? Soru önemli ve cevap vermek gerekiyor.
Bana göre insanların bu tercihlerinde alt yapı olarak bilinen yol, köprü, hastane, makine teçhizat gibi yatırımlar esas olmakla birlikte, bir konuyu iyi anlamak gerekiyor:
Öncelikle; Erdoğan 2016 yılından bu yana adım adım farklı bir vatandaşlık kimliği inşa ediyor. “Yerli ve milli algısı” üzerine oturtulan bu tanım ülkenin sağduyuya sahip insanları tarafından benimsenmiş olup, bu grupta bulunanlar kendilerini söz konusu kimlik içinde daha rahat hissediyorlar.
Toplumun önemli kesiminde “yerli ve milli” söylemi ile Türklük ile Müslümanlığı doğal ve organik bir bütünleşme içinde tasavvur eden bir vatandaşlık algısı oluştu. Yerli vurgusu ile Müslümanlığa, milli vurgusu ile Türklüğe gönderme yapılırken, bu iki hasleti bünyesinde birleştirenlerin ülkenin iyiliğini isteyenler olduğu kabul gördü.
Bu söylem çerçevesinde Müslümanlık Türklüğe bir hayatiyet duygusu verirken, Türklük de Müslümanlığın dünya karşısında dik durmasını, özgüven kazanmasını, saygın ülke kavramının Türkiye’ye ait olmasını sağlıyor anlayışı yerleşmiştir.
“Cumhur İttifakı” kavramına karşılık muhalefetçe üretilen “Millet İttifakı” kavramı siyasi dengeyi sağlamakta çok işlevsel bir yere otururken, aynı muhalefetin yerli ve milli kavramına karşı üretilmiş bir kavramlarının olmaması cumhur ittifakına önemli bir avantaj sağlarken, millet ittifakı hala tek parti dönemine ait Kemalist kimlik anlayışında ısrar etmiştir.
Yerli ve milli tanımlı kimlik, tarihi anlatılarla beslenmiş bir psikolojik aramaya cevap veriyor diyor bu görüşte olanlar. Bu bakışa göre son yüzyılda Türkiye’de insanların hep hakkı yenmiş, önleri kesilmiş, gelişmeleri ve dünyada söz sahibi olmaları engellenmiştir. 27 Mayıs ihtilalı, 28 Şubat post modern darbesi muhafazakâr kitleye indirilmiş yumruklar olarak büyük kabul görmüştür. Bu kitle, arzuladığı haklarına son yirmi yılda kavuşmuştur tezi ile Erdoğan’a ve onun söylemlerine geçer not vermiştir.
Yerli ve milli vatandaş kimliği, Kemalist vatandaş kimliğinden daha kapsayıcı olarak kabul edilmiş, son uygulamalarda Türklük sertleşmeyle birlikte laiklik yumuşamış bir tonda görülmüştür. Bu da çok daha geniş kesimlerin kendilerini ülkede birinci sınıf vatandaş olarak görmelerine zemin oluşturmuştur.
Toplumun önemli bir kesiminde yerli ve milli söylemlerinin kabul görmesine karşılık, yukarıdaki soruyu soran insanların bir kısmı hala TV ekranlarında ve gazete köşelerinde Kemalist kimlikte ısrar etmekte, her muhafazakâr eyleme laiklik vurgusu altında dini değerleri hafife almaktan öte hakarete varan nitelemeler yapılmaktadır. Bu grup dünyadaki gelişmeleri iyi kavrayamamış görünmekte ve maalesef yitirilmiş zamanın peşinden koşmanın kazanç getirmediğini fark edememiştir. Üç-beş eli kadehli grup için iyi olan şeyin toplumun hepsi için de iyi olmasını beklemek en azından sosyolojiyi bilmemektir.
Yerli ve milli kimliğini benimsemiş olan kitlede bu yeni anlayışın makbul hale gelmesinin iki nedeni var zannederim:
1-Deniyor ki; modernliğin ve Batıcı politikaların küresel problemleri çözme vasfı oldukça azalmıştır. Buna bağlı olarak; çok kutuplu bir dünya oluştuğundan, Türkiye’nin hareket alanının genişlemesi ve daha önemli bir ülke olma fırsatının ortaya çıktığının kabul görmesi gerekir. Çok kutupluluğu ana eksenden sapma olarak görmek vizyonsuzluktur diyor kendisini yerli ve milli sayan kitle.
2- Bu yeni grup tarafından Kemalizm’in ve eski muhafazakârlığın Türkiye’yi yönetemeyeceğine kanaat getirilmiş, 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin ardından devletin ve rejimin yeniden inşasının gerekli olduğu kabul görmüştür diye ifade edilebilir.
Önemle belirtelim ki, iktidarın da bu kitle ile kurduğu güven bağı oldukça önemli bir yere oturmaktadır. Cumhurbaşkanının karizmatik liderliği ile hitabet gücünden dolayı bu insanlar Erdoğan’a güveniyorlar. Onun için de R.Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmıştır.

 

CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİNİN ARDINDAN

Giriş Yap

Yeni Nesil Medya Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin