NEVZAT ÜLGER

BELEDİYE BAŞKANI MI OLMAK İSTİYORSUNUZ?

Genel seçimler yapıldı, muhalefet mağlup oldu, Cumhurbaşkanı ve partisi kazandı. Şimdi önümüzde yeni bir seçim daha var. Hem ülke için hem de siyasi partiler için oldukça önemli bir seçim. Büyük şehirlerdeki belediye başkanlığı ve belediye meclisi seçimleri farklı bir değerlendirme konusu olurken, diğer il, ilçe ve beldelerdeki belediye seçimlerinin önemi de farklı bir değerlendirme konusu.

Sekiz ay sonra yapılacak olan belediye seçimlerinde elbette siyasi partilerin belediye başkan adaylığı için çok sayıda başkan aday adayları da olacaktır.

Bazı konuları hatırlamakta fayda var.

Öncelikle vaatsiz siyaset olmaz. Ancak vaatlerin de ayaklarının yere basıyor olması gerekir.

Sonra siyaset günü iyi okuyabilmek olduğu kadar, adayların bilgisinin, yapısının ve mali durumunun da yeterli olması gerekir. Yalnız bilgi yetmez, siyaseti de bilmek gerekir.

Siyaset alanı statik değil, dinamik bir alandır. Seçmen de müşteri değildir.

Siyaset yapmak için bilgi gerekir ama particilik için bilgiye gerek yok.

Mesela Elazığ’daki il merkezinde veya ilçe ve beldelerden birinde belediye başkan adayı ve belediye meclis üyesi olmaya hazırlanırken bazı sorunları ve bu sorunların nasıl çözüleceğini iyi çalışmış olmak gerekir. Çünkü birden fazla dönem aynı yerde belediye başkanlığı yapıp hala başkanlık yaptığı yöreye dişe dokunur bir uygulamaya geçmemiş ilçe ve belde başkanları inşallah yoktur.

Aday olmak isteyen fert aday olacağı il, ilçe ve beldenin olası problemlerinden olabilecek, kültürel konuları ve içme suyu, atık sular ve temizlenmesi, pahalılık, ulaşım, turizm, işsizlik, eğitim konularındaki sorunların nasıl çözümleneceğini ve bu işler için yapacağı harcamanın finans kaynağını iyi bilmesi gerekir ki; topluma bunu anlatabilsin.

Elazığ merkezde son yıllarda yapılan projeler gibi projeler 60 yıldan beri yapılıyor olsaydı, herhalde şimdi yaşamakta olduğumuz bazı sorunlar belki de olmayacaktı. Daha başka projeler gündeme gelebilirdi.

Bir dönem Kayseri Büyükşehir belediye başkanlığı yapan ve 28 Şubat yönetimi tarafından hapse atılan Ş. Karatepe’ye; “Başkanlık yaptığınız süre içerisinde gönül rahatlığı ile ifade edeceğiniz bir projenizi söyleyebilir misiniz” diye bir soru sormuştum 2000 yılında. O da; “Başkanlık yaptığım 4,5 yıllık dönemde hiçbir imar tadilatı yapmadım” demişti. Oldukça önemli bir konuydu bu imar tadilatı, çünkü bu alan rantın döndüğü bir alandır.

Sayın Cumhurbaşkanı haklı olarak zaman zaman “Kültür konusunda arzu ettiğimiz yere gelemedik” diyor.

Halbuki kültür alanında verilmesi gereken mücadele bir zihniyet mücadelesidir. Ülke yönetiminde söz sahibi olan taraf kendi hayat felsefesini ve yaşama biçimini kamusal alanda rahatlıkla sergileyebilmelidir.

Yerel yönetimler bu konuyu, modernitenin anlayışını ve etkilerini gidermek şeklinde değil de, sadece belli kişi ve gruplara kaynak kullandırmak şeklinde anlıyorlarsa, bu toplum daha çok  “şiir-şarkı gösterilerine, panayır kafasındaki festivallere, kimseye hitap etmeyen, düşünce dünyasına da seslenmeyen aksiyonlara” para harcandığına şahit olacaktır. Aksiyon yapmak elbette önemlidir ama hedef yalnız etkinlik düzenlemek değil kamusal alanı yönlendirmek, insanların zevklerini, ilgilerini, yaşam biçimlerini etkilemek, kendi öz kaynakları üzerinden cazip içeriklerle yönelimleri belirlemek olmalıdır zannederim.

Yalnız merkezi hükümetin değil, belediyelerin de elli yıl öncesine ait paradigmaların yerine çağa uygun paradigmalar üretmek gibi bir hedefleri olmalı. Bu alanda söz söyleyenlerin Sayın Cumhurbaşkanı’nı iyi anlayıp statükoyu ve küresel kültürü tesirsiz kılma hedefleri olmalı. Eğer bu işte söz sahibi olan insanların eski uygulamalarla pek de sorunları yoksa konuyu tekrar düşünmek gerekir.

Sanatçıyı, yazarı koruyup kollama, onlara “iş verme”, kültür şölenleri, toplantılar düzenlemeyi kültür sayanlar, bu konuda politika belirleyenler, müteahhitlik hizmetleri ve arsa rantını kültürden mühim görenlerle aynı kafa yapısında demektir.

Belediyelerin kültür, fikir ve yayın faaliyeti yapmalarını, bir takım içten pazarlıklı ve yerel kültürü aşamamış insanlarla yaparak seviyeyi düşürmemelerine dikkat edilmelidir. Bunu sıklıkla görmeye başladık. Oysa bu kadroların AK Parti iktidarına sadece faydalanılacak bir figür olarak baktıklarını ilgililer hariç bütün âlem biliyor.

Kültür yolu, şiir şöleni, edebiyat günleri gibi panayır tarzı aktivitelerin kültürel değişime yol vermeyeceğinin bilinmesi gerekir; bunlar şehirli orta sınıfın hafta sonu etkinliklerinden birini oluşturur sadece. Bu aksiyonlar sadece birilerine para kazandırır o kadar.

Yüksek bütçeli yazı atölyeleri, yazar okulları da bir düşünce ortamı oluşturmak, kültür havzası açmak için elverişli olmadığı gibi, mikro cemaatler tesis ettiğinden daha menfi sonuçlara yol açabiliyor.

Kaliteli, eko-politikten, uluslararası konjonktürden haberdar, neyin kültür, sanat, edebiyat, fikir olduğunu bilen kadrolarla bu iş yapılmalıdır.

Kültürel faaliyetler serbest etkinliklerle değil planlı, programlı, etraflı bir düzen teşkiliyle inşa edilir.

Gerçek bir kültür savaşı fikrini Sayın Cumhurbaşkanını takip ederek anlamak mümkündür. Belediyelerimiz bu konuda dikkatli olmalıdırlar.

BELEDİYE BAŞKANI MI OLMAK İSTİYORSUNUZ?

Giriş Yap

Yeni Nesil Medya Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin