Baharın gel git yaptığı, gece ayazının gündüze vurduğu soğuk bir Pazar günü Elazığspor’u yazmak için gittik Atatürk stadyumuna. Yaklaşık olarak 12 bin taraftarın Elazığspor’u desteklemek ve bir an evvel bu ligden kurtulması adına stadyumdaki yerlerini aldığını görünce Şahin başkanın söylemi geldi aklımıza, ”o sene bu sene”.
Rakibimiz o ana kadar kalesinde ligin en az gol gören üç takımdan birisi durumundaydı. Baktığımızda Batman petrol 13, Elazığspor 16, Kelkit Hürriyetspor kalelerinde sadece 25 gol gören takımlar olarak karşımızda duruyordu.
Maç öncesi durum bu şekilde oluşunca kalelerinde kolay gol görmeyen takımların mücadelesi bizi bekliyordu diyebilirim. Her ne kadar yazdıklarımız lig tablosunun bize gösterdikleri olsa da maçın mutlak favorisinin gözbebeğimiz Elazığspor olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Yaklaşık olarak 17 maç mağlubiyet görmeyen bir takım için aksi bir durum düşünülemezdi zaten.
Üstelik taraftar desteğini yoğun bir şekilde liglerimizde yaşayan ender takımlardan birisi olan Elazığspor umuz, bu gücü içeride dışarıda fark etmeksizin arkasında hissedince her maç için galibiyetten başka ne düşünülebilir ki.
Bir de unutmadan takım kaptanımız başta olmak üzere kısıtlı kadromuzda iki futbolcumuz ile hocamızın maç öncesi cezalı durumda olmaları diğer maçları göz önüne getirmekte gecikmedi. Zira Elazığspor’un gol bulmakta zorlandığı ya da rakibin yorulduğu anlarda, genelde ikinci yarıların 65 ile 70 dakikalarından sonra yaptığımız değişiklikler maçı çevirmemizde önemli bir etken olurken, böyle bir durumda bu maçın kilidi nasıl çözülür diye düşünmedik değil.
Maçın ilk çeyrek dilimine dönecek olursak yukarıda yazdığımız düşüncelerimizin rafa kalktığını henüz 4. Dakikada bulduğumuz göl gösterdi bize. Mikail Koçak’ın neredeyse 25 metreden sol ayakla kaleye gönderdiği şut rakip kalenin sol direk dibinde filelerle buluşunca maça adeta bir farklı önde başladık. Gelen bu gol rakibin moralini tamamen bitirme noktasına getirirken, her maç alışılagelmiş olaylar başladı rakip yedek kulübesinde. Hakemlerle oynamalar ve sonrası Elazığspor yedek kulübesine karşı olan psikolojik sataşmalar. Yani saha içerisinde aciz duruma düşen takımların tribünlere ve yedek kulübelerine olan anlamsız ve kışkırtıcı tavırları bu maçta da kendini göstermekten geri kalmadı.
Sahaya döndüğümüzde playoff gurubunu zorlayan rakibimizin bu kadar aciz bu kadar yokları oynayan, demorolize olmuş bir şekilde mücadelesi futbol adına bizleri üzerken Elazığsporumuzun rakibini bunaltan, sahadan silen gücünü de alkışlıyoruz tabi ki.
Derken ilk yarının sonlarına doğru sol kanattan geliştirdiğimiz atakta kale altı pas çizgisine yakın yapılan ortaya rakip kaleci engel olamayınca Bahattin köse boş kaleye kafayla golü atmakta zorlanmayarak skoru 2-0 a taşıdı.
Maçın ikinci yarısına dokunacak olursak skor ve oyun üstünlüğünü ilk dakikalardan itibaren eline alan Elazığspor bu avantajlarla birlikte skoru artırmaktan ziyade top çevirme, topla oynama içgüdüsüne bürününce taraftarın beklediği bol göllü maç golden uzak tek taraflı oynanmaya başladı sadece. Bu yarıda Bahattin’in rakibin hatasıyla yakaladığı ve kaleci ile karşı karşıya kaldığı pozisyondan gol çıkmayınca, topla oynama sevdamız bize ders olsun anlamında kalemizde rakibin golünü gördük.
Bazen öyle bazen böyle, o sene bu sene.
MEHMET DUMAN