14 Mayıs seçimlerinin muhalefette yarattığı travma sürüyor. Önümüzdeki yıl yerel seçimler var, bu psikolojinin devam etmesi halinde ikinci bir hayal kırıklığı yaşamak mümkün.
14 Mayıs seçimlerinin muhalefette yarattığı travma sürüyor. Önümüzdeki yıl yerel seçimler var, bu psikolojinin devam etmesi halinde ikinci bir hayal kırıklığı yaşamak mümkün.
Aslında toparlanmak zor değil.Sanki CHP içinde bir güç, ana muhalefet partisini kendi içindeki sorunlarda boğmak istiyor. Seçimlerden hemen sonra başlayan değişim tartışmaları CHP’yi restore etmekten ziyade onu iyice yıpratmaya yarıyor.
2019 seçimlerinde muhalefet daha derli topluydu. Şimdi öyle değil, dağınık, amaçsız, mütereddit bir görüntü arz ediyor. Çok sayıda partinin bir araya gelmesi her zaman sinerji yaratmıyor. Siyasette iki art iki her zaman dört etmiyor. Maya tutarsa 5-6 da eder, tutmazsa 2-3 de eder. Önemli olan mayanın tutması, ittifakların bir umut yaratabilmesidir.
Kılıçdaroğlu’nun altılı masayı on altı ederim sözü iyi niyetli bir söz olsa da, büyüme vaat eden bir teşebbüs yahut proje değil. Rasyonel de değil.
Sayı arttıkça farklılıklar artıyor. 2019 seçimlerinde muhalefet 4 partiliydi daha derli topluydu. Masa 6 partiye çıktı, çakışan, çelişen fikirler çoğaldı. Babacan’ın HDP’ye yakın mesajları, Kılıçdaroğlu’nun Demirtaş ve Kavala’nın serbest kalacağına dair vaatleri Erdoğan’a HDP üzerinden siyaset yapma imkanı verdi. CHP medyasının HDPseverliği de buna katkıda bulundu. AKP’nin en sevdiği muhalif tipi Merdan Yanardağ tipi muhaliflerdir. Seçim bitmiş, HDP faktörü yüzünden seçim kaybedilmiş, Erdoğan her mitingde Öcalan’ı bırakacaklar diye propaganda yapmış, siz çıkmış Öcalan bırakılsın diyorsunuz. Bu sözde en küçük bir stratejik akıl kırıntısı var mıdır?
Genel seçimlerden sonra artarda gelen zamlar, kötü yönetimin faturasının halka kesilmesi, muhalefete 14 Mayıs yenilgisin telafi etmek için büyük fırsat sunuyor. Bütün mesele genel seçimlerde yapılan hataların tekrara edilmemesi. Sağın alternatifi sağdır. Sağa hitap etmeyen bir muhalefet büyüyemez. Türk milletinin sosyolojisinde devlet bir nevi beşeri tanrıdır. Onu tehlikede görmek her şeyi unutturabiliyor. Onun için sayın Erdoğan yerel seçimlerde de -HDP- faktörü üzerinden siyaset yapmaya devam edecektir.CHP’nin HDP’den oy alma kaygısı yüzünden Erdoğan’ın -HDP içerikli- eleştirilerine cevap bile verilemedi. Demirtaş ve Kavala ile ilgili olarak doğru olan sayın Kılıçdaroğlu’nun onların tahliyelerini vaat etmesi değil, yargıyı bağımsızlaştıracak, bu işi onlara bırakacağız demesiydi. Gerçekte Erdoğan’ın “bu can bu bedende olduğu sürece falan kişileri bırakmayacağız” demesi ile Kılıçdaroğlu’nun “bırakacağız”d emesi arasında hiç bir fark yoktur. İkisi de siyasetin vesayeti altında bir yargıya işaret ediyor. Tutacak olan da bırakacak olan da yargıdır, yargı olmalıdır. Siyasetçi biz bırakırız veya bırakmayız demeye başladığında orada artık bağımsız bir yargıdan söz edilemez.
Yerel seçimler de kaybedilirse ne olur? Olacakların işaretleri seçimden hemen sonra verilmeye başlandı. 14 Mayıs’tan sonra azı çevreler yeni bir anayasadan söz etmeye başladılar. Her fırsatta demokrasiyi biraz daha budayan, zincirleyen bir iktidarın bu talebinin, daha demokratik bir anayasa için olduğunu söylemek çok zor. Mevcut anayasa artık bir darbe anayasası değil, çoğu AKP tarafından değiştirilip, AKP’nin dünya görüşüne uygun hale getirilmiş bir anayasa. Değiştirmek isteyip de değiştiremedikleri maddeler, değiştirilmesi teklif bile edilemeyecek maddelerle, vatandaşlık ve devletin dili ile ilgili bir kaç madde. Yani daha açık bir ifadeyle milli devletin dayanağı olan maddeler. Onların da değiştirilmesi halinde ulus-devlet tasfiye edilmiş olacak. Yerel seçimlerin iktidar tarafından alınması halinde, o motivasyonla devletin genleri ve temelleri ile daha rahat oynayabilecekler.Bu değişimi muhafazakarların partisi AKP’nin tek başına yapması, yapmaya cesaret bile etmesi mümkün değil. Böyle bir değişim ancak milliyetçilerin ikna edilerek dirençlerinin kırılmasıyla mümkün. Bunu da kısmen başarıp, milliyetçileri kurt postu giymiş koyun sürüsüne çevirdiler. Yerel seçimlerin kaybedilmesi halinde üniter devlete son darbeyi vurmanın psikolojik zemini oluşturulmuş olacak. Onun için muhalefetin bir an önce toparlanıp,14 mayısın hatalarını telafi ederek çalışmaya başlaması gerekiyor. Bu kadar zam, bu kadar vergi, bu kadar yağma ve yoksullaşmadan sonra vatandaşın muhalefete daha açık hale geleceğini düşünüyorum. Ama böyle oturup bekleyerek, enerjisini iç kavgalarla tüketerek değil.