Özellikle yaz aylarında haberini aldığımız orman yangınlarının ardı arkası kesilmiyor. Biri bitti derken diğeri, diğeri bitmeden bir başkası dur durak bilmeden yanıyor. İnsanlara, evlere, hayvanlara verdiği tarifi imkânsız zararların yanında, nefesimiz olan ormanlarımızı yok ediyor.
Bilinçsizce ya da bilinçli bir şekilde bir izmaritin, mangal ateşinin, cam kırıklarının neden olduğu orman yangınlarımızın içimizi yakıp sızlatmasının yanında o ormanlardan elde edilen ağaçlarla kazandığımız kâğıt, kalem, kitap, dolap, kanepe, koltuk, kamelya gibi eşyaları saymakla bitiremeyiz.
Tüm bunları düşündüğümüzde bir ağacın büyüme yetişme ve geri dönüşünü hesapladığımızda aradan geçen uzun yıllar. Belki insan ömründen daha fazla bakım isteyen ormanlarımızın oluşumu ve bir çırpıda yok edilişi ne kadar yüreğimizi yaksa da bir başka acı veren durumun yetişen ağaçların geri dönüşümünde insanoğluna verdiklerinin bir çırpıda kırılıp, dökülüp yok edilmesi oluyor.
GÜZELLİĞİ, YAPILANI, HİZMETE SUNULANI ACIMASIZCA YOK ETMEK
Geçtiğimiz hafta sonu çevremizde bulunan parklardan birinde gördüğümüz manzara bir o kadar üzdü bizi diyebiliriz. Ormanların öneminden yazarken en çok ta temiz ve bol oksijenli bir havayı bize sunduğunu söyleyebiliriz.
Ormanlarımızın bize verdikleriyle şehirlerin birçok bölgesinde yapılan ve halkın hizmetine sunulan, yeri geldiğinde güneşten korunmak için gölge olan parklarımıza verilen zararlar bir başka üzüyor bizi. Yazıktır diyoruz, günahtır diyoruz anlayan kim. Ailesine kızan, arkadaşına kızan, tabletinde ya da cep telefonunda oynadığı oyuna kızan, tuttuğu takımın gol kaçırmasına ya da mağlup olmasına kızan sinirlerini bu parklara yapılan çardaklarda, oyun gruplarında ya da spor aletlerinden çıkartıyor sanki.
ÖZELLİKLE GENÇLERİMİZ
Teknoloji çağı dediğimiz bu zaman diliminin bize sunduğu gelişmelerin yanında kaybettiklerimize dönüp bakacak olursak büyük oranda aile bağlarımızın zarar gördüğünü, çocuklarımızı evin içerisinde bile kaybettiğimizi, teknolojinin bilgi ve gelişmişlikten ziyade yanlış kullanma alışkanlığına sürüklediğini rahatça görebiliyoruz. Yaşları 12-17 arasında olan bu gençlerimize ormanın faydalarını sorduğumuzda ezberlerinde olan cevap rahatlıkla ağızlarından dökülür ama yüreklerine henüz yerleşmemiş cevabı asla veremezler. Kısaca şehrin her mahallesinde parklara verilen zararların gençlerimiz ve çocuklarımız tarafından verildiğini rahatlıkla görebiliyoruz.
“Ağaç yaşken eğrilir” demiş atalarımız biz bunu çocuklarımıza yanlış anlatmışız ya da hiç anlatmamışız.
Resimlerde gördüğümüz park alanı Şehrimizin örnek mahallelerinden olan Cumhuriyet mahallesinde bulunan Azerbaycan parkı. Gözlerimizle kırıp döktüklerini gördüğümüz gençlerimizi durdurmak için yanlarına gidip sorduğumuzda verdikleri cevap, biz yapmadık, biz kırmadık olurken, kendimize sorduğumuz soru da hiç kuşkusuz bu ülkenin geleceği kimlerin elinde…
HABER/ Mehmet DUMAN